Cevherin Öcü - Kitap kapağı

Cevherin Öcü

Kim F.

Yardım Eli

LYRIC

Pansiyon odamın kapısını kilitlediğimden emin olduktan sonra anahtarımı cebime koyup işe doğru yola koyuldum. Bu akşam işte tektim. Denise bir randevuya gidecekti.

Maggie’nin yanında işe gireli bir hafta olmuştu. Eğlenceliydi. Şehrin yerlileri cana yakın insanlardı, genellikle iyi bahşiş bırakıyorlardı ve bana oldukça iyi davranıyorlardı. Denise’le bile aram iyiydi.

Sadie’nin varlığını sır olarak saklamayı hiç istemesem de bunu yapmak zorundaydım. Bu yüzden yoluma devam etmek için yeterli parayı kazanana kadar Sadie’yi dizginliyordum, o da bunu anlayışla karşılıyordu.

Birkaç gün önce nabız yoklamak için Bay Marshall’ı aramıştım. Babamın Damien’dan DNA testi istediğini öğrenmiştim. Sonuç henüz çıkmamıştı. Annem artık sürü evinde yaşıyordu ve babam Luna’yı babasının sürüsüne göndermişti. Onu resmi olarak reddetmese de söylentiler yayılmıştı.

Ayrıca babam bölgedeki sürü Alfa’larına beni aradığına dair haber salmıştı. Nadir görülen cüsseli kurdum için beni sürüye geri istiyordu. Bay Marshall onun başka planları olduğuna dair dedikodular yapıldığını ama bu dedikoduları anlatamayacağını söylemişti. “İyi şeyler söylenmiyor Lyric ama daha fazlasını öğrenene kadar konuşmamayı tercih ederim.”

Annemin arkamdan ağladığını, öğretmenime gidip beni ve nerede olduğumu sorduğunu öğrenmiştim. Bay Marshall elbette ağzını açmamıştı. Onu böyle bir işe karıştırdığım için kötü hissediyordum ama Alfa öğretmenlerimi sorgulayıp kimin benimle en çok vakit geçirdiğini sorduğunda hepsi parmaklarıyla onu göstermişti.

Telefonu kapatmadan önce yine Yüce Konsey ile iletişime geçmemi tavsiye etmişti. Bunu yapmazsam ve babam öncesinde beni bulursa, bir daha hiçbir şansım olmazdı. Babamın beni esir alıp güç hırsıyla kurdumu kullanması ihtimal dâhilindeydi.

Telefon konuşmamızın hemen ardından Yüce Konsey’e yazmıştım. Yarım Ay Sürüsü’ndeki yolsuzlukları ve Alfa’nın adaletsizliğiyle ilgili her şeyi anlatmıştım. Şimdi tek yapmam gereken bu konuda bir aksiyon alacaklarını ummaktı.

Ben lokantaya girerken Maggie sırıttı. “Ah keşke sendeki enerji bende de olsa! Bana otostop çektiğini söylediğinde neredeyse kalbime iniyordu. Otobüse binmek çok daha akıllıca. Öyle sıkış tepiş bir yolculuk da olmaz. Hem bileti de pahalı değil.”

Ona baktım. “Otobüs mü? Hazen’dan otobüs geçiyor mu?”

“Hayır ama seni en yakın gara bırakabilirim. Biletini alıp yoluna devam edersin. Gayet kolay!” diyerek sırıttı.

“Biletin ne kadar olduğunu biliyor musun?” Babamın izimi süremeyeceği bir şekilde okula gitmem gerekiyordu ve insanların arasında beni aramayacağına emindim. Muhtemelen bir haydut olarak sürüden sürüye dolaştığımı düşünüyordu.

Yani saklandığım söylenemezdi. Eninde sonunda onunla tekrar karşılaşacaktık. Buna emindim. Ama şimdilik Alfa Marco DeLong için planlarımı hayata geçirmeye hazır değildim.

“Şöyle yapalım. Sen üniversitenin nerede olduğunu yaz, ben de etrafa sorup soruşturayım, sonra da sana bir program ve kabaca bir maliyet çıkarayım.”

“Ah, çok teşekkür ederim, Maggie! Çok iyi olur.”

***

Son bir aydır sığındığım odaya el sallayarak veda edip kapısını kilitledikten sonra anahtarımı teslim etmek üzere resepsiyona gittim. Ayrılacağım için üzgündüm. Maggie de lokantadaki diğerleri de harika insanlardı.

Maggie tıpkı söz verdiği gibi otobüs güzergâhını ve bilet maliyetini çıkarmama yardımcı olmuştu. Rochester, New York’a gidiyordum ve Maggie hem manzara eşliğinde seyahat etmem hem de ara sıra inip bacaklarımı esnetebilmem için en uygun rotayı çizmişti.

Dün son vardiyamda bunu Denise’e söylediğimi duyunca güldü. “Sana en ucuz bileti aldım,” dedi. “Yine de yerinde olsaydım daha kısa bir yolculuk tercih ederdim!”

Uzun yolculuğu sorun etmiyordum. Sürüden kaçana kadar Colorado’dan dışarı adımımı atmamıştım. Üniversite yaşamına alışmadan önce ülkenin diğer bölgelerini görmek güzel olacaktı.

Eşyalarımla lokantaya girdiğimde Denise, “Gitmeye hazır mısın?” diye sordu.

Başımı öne eğdim. “Sanırım. Kısa zamanda size çok alıştım, sizi özleyeceğim çocuklar.”

Denise bana sarılıp Maggie’ye seslendiğinde, Maggie araba anahtarlarıyla arka odadan çıktı. Daha önce sohbet ettiğim müşterilerden bazıları bana şans diledi ve veda etti. Ardından lokantadan çıkıp Maggie’nin arabasına bindik.

Fargo otobüs terminaline varmamız uzun sürmedi. Maggie arabadan inip çantalarımı indirmeme yardım ettikten sonra bana sımsıkı sarıldı. “Ah, bir dakika bekle.” Arabanın içine eğilip plastik bir poşet aldı. “Yol için atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Daha önce yediğini gördüğüm keklerden aldım, bir de sandviç yaptım. İçecek de var.”

“Her şey için çok teşekkür ederim, Maggie,” dedim. “Bana sandığından çok daha fazla yardım ettin.”

Ağlayacakmış gibi dursa da alt dudağını ısırarak başını salladı. “Kendine iyi bak, Lyric,” dedikten sonra direksiyonunun başına geçti. Ana yola çıkarken elini pencereden dışarı uzatıp bana veda etti.

İç çekip çantalarımı topladım. Biletimi çoktan almıştım. Maggie biletim internetten almıştı, ben de ona nakit olarak vermiştim, yani geriye sadece otobüsümün gelmesini beklemek kalmıştı. ”Hazır mısın, Sadie?” diye sordum içimden.

”Hiç olmadığım kadar. Bu iş bizde,” ~diye yanıtladı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok