Mateo Santiago - Kitap kapağı

Mateo Santiago

Katlego Moncho

Baygınlık Büyüleri 🌶️

MateoRapor.
OrionEğitim sırasında bir durumla karşılaştık.
OrionBir haydut.
MateoNe oldu?
OrionKontrol altına aldık. Dizginlendi.
OrionOnu da yanımızda getiriyoruz.
OrionGeri dönmemiz düşündüğümüzden daha uzun sürdü.
MateoOfisim, şimdi.

MATEO

İnsanlar benden korkuyordu. Savunduğum şeyden ve uyguladığım cesur adaletten korkuyorlardı.

İstediğim saygıyı aldım.

Sadakati de.

Sürümde vefasızlara yer yoktu.

Sürünün başına geçtiğimde 15 yaşındaydım. Ebeveynlerim, öldürülmeden önce, bana kendi başıma yaşamayı, küçük yaştan itibaren kendime bakmayı öğretmişlerdi.

Bana kalırsa, Alfa unvanını uzun zaman önce kazanmıştım. Vistas Ay sürüsü bana, ben de onlara layıktım. Kimse benim olanı almazdı. Ve ne zaman biri buna cüret etse, ne zaman bir haydut sınırlarımızdan içeri geçse, sonuçlarına katlanırdı.

Ve şimdi birileri yine cüret etmişti.

"Ne zaman oldu bu?"

Orion masamın yanında konuştu. Beta ve en yakın arkadaşım Orion işinin en iyisiydi. Düzenli, saygıdeğer ve sadık, sürümde istediğim her şeyin özetiydi.

"Birkaç saat önce bölgemize geçti. Litmus sürüsünün o taraftan geldi."

Hırladım. O ismin anılması canımı sıktı. Litmus'un Alfa'sı nefret ettiğim her şeydi. Onursuz ve zalimdi. Sürümün yardıma ihtiyacı olduğunda, çağrımızı kahkahalar atarak reddetmişti. Çevredeki birçok sürü Dayton’ın düşüp varisinin devralacağı günü bekliyordu. Daha tolere edilebilir birini umut ediyorlardı.

Royce'un kontrolü ele aldığı günü sabırsızlıkla bekliyordum.

"Dahası da var, Mateo."

Kaşlarını çattım. Orion bana herhangi bir olayla ilgili ayrıntılı bir rapor vermese de, çoğu zaman daha fazla sempati duymam için beni zorlamaya çalıştı.

"Birkaç kurt tarafından avlanıyordu. Dayton kokuyorlardı."

"Onu buraya getirmeniz neden bu kadar uzun sürdü?"

Orion tereddüt etti, genelde hiç yapmadığı bir şeydi. Beni endişelendirdi.

"Onu buraya getirmekte biraz zorlandık..."

"Söyle, Orion."

"Onunla yüzleştiğimizde baygınlık geçirdi. Ve onu hareket ettirmeye çalıştığımızda, ona kim temas etse o da baygınlık geçirdi. Doktorlar kızı tedavi etmek için özel eldivenler bulmak zorunda kaldılar."

Aklımda uyarı çanları çaldı. Bu davetsiz misafir her kimse, ya gücü vardı, ya da lanetlenmişti. Her halükarda, bela demekti, belki de bir komplo. Fark edilmeden sürüye yaklaşmış olsa kim bilir neler yapacaktı?

Ya yardıma ihtiyacı varsa?

Zeus, kurdum, benim kadar erdemli ve inatçıydı. Birçok konuda anlaşsak da, ne zaman bir anlaşmazlık ortaya çıksa, uzlaşmaya varmak zordu.

Ondan kurtulmalıyız. Dedim kurduma.

Henüz bu kararı vermek için yeteri kadar bilgiye sahip değilsin.

Lanetlerini ve açıklanamayan büyüsünü de beraberinde getiriyor. Bizim olanı korumalıyız.

Adalet sadece gerekli olduğunda iyidir.

Zeus'un hırıltısı sessizliğe gömüldü. Müsamaha çok tehlikeli olsa da, ne demek istediğini anlamıştım.

Daha önce de benzer bir durum yaşanmıştı. Zalim bir Alfa'dan kaçtığını iddia eden bir haydut topraklarımıza gelmişti. Alfa'nın kızını istenmeyen gelişmelerden korumaya çalıştığı için sürgün edildiğini söylemişti.

Fakat Alfa, haydudun kızını kaçırmak istediğini düşünüyordu. Hiçbir söylediğini dinlemedi ve vatana ihanet suçundan öldürülmesini emretti.

Haydut bize geldi, sığınacak bir yer arıyordu.

Yalan söylemişti.

O zamanlar, Zeus ve ben onunla ne yapacağımız konusunda çelişkiye düşmüştük. Ben onu kendi yoluna göndermek istedim, bize bu kadar kaba davrandığı için ufak bir ceza vermek.

Onun sorunları başımızı gereksiz yere belaya sokardı. Sözde Alfa'nın adını vermeyi reddedince şüphelerim arttı.

Zeus, ne yapacağımıza karar vermeden önce tüm araştırma yöntemlerini tüketmemiz konusunda ısrar etmişti. Paylaşmayı reddettiği bilgiler dışında kimsenin işlemediği bir suçtan dolayı cezalandırılmaması gerektiği konusunda hemfikirdim. Günlerce tartıştık.

Sonunda, haydut unvanım için beni öldürmek istedi, odama gizlice girdiğinde gerçek amacı ortaya çıkmıştı.

"Koruması var mı?"

"Evet, Alfa. Max ve Sam odasının önünde duruyor."

"Görelim bakalım."

Orion revire giden yolda önümden yürüdü. Çok uzak olmasa da, sürü evimizden ayrıydı. Sam ve Max tedavi odası kapılarımızdan birinin önünde bekliyorlardı. Daha biz içeri giremeden kapı açıldı ve cadı Anne Deo dışarı çıktı.

Sam kapıyı kapatmak için acele etti ama çilek ve vanilya kokusu salonu doldurmuştu bile. Koku burnumu seğirtti, derin bir nefesle tamamını içime çekme isteğimi durdurmam gerekti.

Bu da neydi böyle?

Orion, Anne Deo'ya yardım etmek için aceleyle yanına gitti. Solgundu ve titriyordu, durumunu anında fark etmediğim için kendimi ayıpladım.

Anne Deo sürüdeki herkese karşı çok anaç davranırdı. Bunun yüzden de çoğu kişi onu kendi annesi gibi benimsemişti, özellikle de ben, kurt adam olmamasına rağmen. Annemin bana şefkat göstermeyi ve benimle ilgilenmeyi başaramadığı yerde, Anne Deo tüm bunları bana veren kişi olmuştu.

"Ne oldu?" Onları karşıdaki bir odaya yönlendirdim. Orion onu yatağa yatırdı.

Çok hafifçe, anlayamadığım kelimeler mırıldanıyordu.

Orion elini tuttu ve ben de aynısını yapmak için diğer tarafına geçtim. İkimizi de korku sarmıştı. Endişenin derimin altında, kemiklerimde titreştiğini hissettim.

"Anne Deo." Kendine gelmeden önce adını birkaç kez daha söylemek zorunda kaldım. Hala titriyordu ve solgundu, ama gözleri bana odaklandı.

Titrek bir gülümsemeyi zorladı.

"İyiyim" diye teskin etti. "Bu çok özel bir şey." Gözleri haydudun tutulduğu odaya kadar takip ediyordu. "Doğrulanabilir bir paratoner, o kız. 3 metrelik bir direkle bile dokunmayın ona."

Onun sözleri tüylerimi diken etti.. Dünyanın en güçlü cadılardan birini bile sersemleten bu kişi kimdi? Tutuşumun sertleştiğini hissedip elini bıraktım. Ayağa kalkıp, odanın diğer tarafına yürüdüm. Orion peşimden bağırdı, ardımdan gelmek için anında ayağı kalktığına şüphem yoktu.

Diğer odaya girdim ve durdum.

Aynı aromadan bir duvarla vuruldum. Çilek ve vanilya. Ağzımı sulandırdı. Baştan çıkarıcıydı.

Gözlerim yatakta yatan figürün üzerine düştü ve kalbim neredeyse durdu. Çok güzeldi. Akan sarı saçlar, sütbeyaz ten ve her erkeği öldürebilecek kıvrımlar.

Benim.

Bunu söyleyenin Zeus mu yoksa ben mi olduğumu bilmiyordum. Bir önemi yoktu. Bu kızı istiyorduk. Ona ihtiyacımız vardı.

Ona sahip olmak istedik.

İşaretle onu.

Sik onu

Bunu yapmak hiç şüphesiz harika hissettirirdi.

"Alfa?" Orion'un bana seslendiğini duydum ama gözlerim kıza yapışmıştı.

Adı neydi?

Mateo, onu öldüremezsin. Ona zarar veremezsin.

Orasını göreceğiz.

Öldürebilir miyim zaten, bilemedim. Öldürmek zorunda kalırsam, bu haydut da diğerleri gibi olduğunu kanıtlarsa ve sürüyü tehlikeye sokarsa...

Geriye başka seçeneğim kalmazdı.

"Alfa!" Orion'un sesi beni harekete geçirdi. Bu kıza dokunmak zorundaydım, derisinin göründüğü kadar yumuşak olup olmadığını öğrenmek zorundaydım. Saçlarının yakından da öyle parlayıp parlamadığını..

Yatağına doğru yürümek yapış yapış baldan bir yolda yürümek gibiydi, yavaş ve çok zaman alıcıydı. Yatağına vardığımda kalbim güm güm atıyordu. Orion kalbimin sesini duyamazdı, değil mi? Sam? Max? Duymamalarını umuyordum.

Saçını, yanağını okşamak için elimi uzattım ve bir anda sıçradım. Vücudumdan geçerek kasıklarıma kadar giden bir elektrik şoku hissettim. Sızlamama neden oldu.

Kalbim çarpıyordu.

Dokunuşla birlikte Zeus kafamın içinde kükredi, tam o anda, gözleri açıldı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok