M. Syrah
SEAN
Ofisimdeki saat 10.30’u gösteriyordu. Kalemimi önümdeki kâğıtlara vurup duruyordum. Devriye ekibi bir saat önce dönmüş olmalıydı. Acele edersem öğle yemeğinden önce onların antrenmanını izleyebilirdim.
Sınırları kontrol ettiklerinde ne bulduklarını öğrenmem gerekiyordu. Eğitim merkezine gidersem raporu doğrudan Gama Aaron’dan alabilirdim.
Kalemimi daha hızlı vurmaya başladım. Bir dakika daha geçti.
Babam, bir devriyeden sonra herhangi bir sorun olursa gamasının ona bildirmesini beklerdi. Bir sorun olsaydı Aaron şimdiye bana söylerdi.
Saat bir dakika daha ilerledi.
Son zamanlarda etrafta haydutlar görülmüştü. Alfa olarak herhangi bir sorun belirtisi olup olmadığını bilmeliydim.
Kalemi masaya fırlattım. Aslında Aaron’ı görmem gerekmiyordu. Gama, işinde çok iyiydi.
Hayır, ben daha çok Alison’ı görmek istiyordum.
Bu gece Kanlı Ay vardı; hayvani içgüdülerimizin kontrolü ele geçirdiği, kurtlarımızın devreye girdiği zaman. Bu gece, kurdum sadece bir şeyi düşünecekti. Çiftleşmeyi...
Şüphelerim olsa da kurdum Alison’ı işaretlemek istiyordu. Ben ofiste hiç kıpırdamadan oturdukça o da hayal kırıklığıyla uluyordu. Bu gecenin sonunda bir seçilmiş eşi kabul edeceğimi biliyordu ve o kişinin Alison olmasını istiyordu.
Artık bahane uydurmayı bırakıp ayağa kalktım, Alison’ı düşünerek kapıya gittim.
On yıl önce eşini kaybettiğinde daha on sekiz yaşındaydı ve Peter’ın eşi olduğunu yeni öğrenmişti. Birbirlerini bulmalarını kutlama fırsatı bile bulamadan Peter öldürülmüştü.
O gece resmen bir katliam olmuştu. Haydutlar gözlerini kan bürümüşçesine saldırmışlardı. Olayların ardından Alison çok çaresiz görünüyordu, çılgınlar gibi ağlamaktan bağırmaktan sesi kısılmıştı.
O gece onu da kaybedeceğiz diye korkmuştum. Kurdunun bu üzüntüye dayanamayacağını düşünmüştüm.
Geçen yıllar içinde, ben de gerçek eşini kaybetmenin ne kadar acı verici olduğunu bizzat tecrübe etmiştim. Bundan daha büyük bir acı yoktu.
Ancak Alison o gece o kadar güçlüydü ki birçok haydudu öldürüp birçok kurdun hayatını kurtarmıştı bu yüzden Aaron’ın da desteğiyle, ona sürüde savaşçılık görevi ve delta rütbesi teklif etmeye karar verdim.
Sonraki aylarda ve yıllarda, elimden geldiğince iyileşmesine yardımcı olmaya çalıştım. Savaşçı eğitimini üstlendim; doğuştan gelen yeteneklerini geliştirmesine, zayıf yönlerini güçlendirmesine yardımcı oldum. Bunu eşini kaybetmenin üzüntüsüne çok kapılmaması için yaptığımı söylesem de aslında ta o zaman bile onda bir ışık görmüştüm.
Şimdi, onunla birlikte olmak isteyeceğim kadar yakınlaşmıştık onunla. Dürüst olmak gerekirse, aramızda hoşlantıdan çok daha fazlası vardı ama bunu asla dile getiremezdim.
Eşimle yaşananlardan sonra, bu tür duyguları yaşamayı hak etmiyordum.
Dışarı çıktığımda güneş gökyüzünde yükselmişti. Eylül ayında olmamıza rağmen hava hâlâ sıcaktı. Erken sonbahar havasını koklamak için bir an durduğumda kurdum beni ilerlemeye zorladı, havanın tadını çıkarmak için bile zaman harcamak istemiyordu.
Arabama yürürken birkaç sürü üyesi beni selamladı. Onlara nazikçe ama çok samimi olmadan el salladım. Kurdum eğitim sahasına gitmek için sabırsızlanıyordu. Ben de başkalarıyla sohbet ederek Alison’ın antrenmanını izleme fırsatını kaçırmak istemiyordum.
Birkaç dakika içinde açık hava eğitim sahasına ulaştım. Alison’ı elimle koymuş gibi buldum.
Başka bir savaşçıyla boks yapıyordu, sırtı bana dönüktü. Atkuyruğu yaptığı saçları o hareket ettikçe bir o yana bir bu yana sallanıyordu.
Bakışlarımı hissetmiş gibi başını çevirip kocaman gülümsedi. Gülümsemesine karşılık vermeden edemedim, yavaşça elimi kaldırıp el sallarken başka her şeyi unutmuş gibiydim.
“Yardıma mı ihtiyacın var yoksa sadece manzarayı mı seyrediyorsun?”
İrkildiğimi belli etmemeye çalışarak aynı zamanda arkadaşım olan Gama Aaron’a baktım. Yüzündeki alaycı gülümsemeden beni Alison’a bakarken yakaladığını anladım.
Doğrulup kaşlarımı çatarak, “Doğru düzgün antrenman yapıyorlar mı bir bakayım dedim,” diye cevapladım.
“Tabii. Alison ne yaptığını biliyor. Hâlâ en iyi deltalarımızdan biri ve kimsenin yerini almasına izin vermeyecek,” deyip şaka yollu omzuma vurdu. “Ayrıca çok güzel. Bir tadına bakmak fena olmazdı.”
Yorumu karşısında hırlamamak için kendimi zor tuttum ama bana laf düşmezdi. Sonuçta Alison sadece delta idi, başka bir şey değil.
Bunu hiç aklımdan çıkarmamam gerekiyordu.
“Kadimler Meclisi, seçilmiş bir eş almamı istiyor. Artık zamanının geldiğini söylediler. Daha fazla bu şekilde kalamayacağımı yoksa alfa konumumu yeniden gözden geçireceklerini de söylediler,” dedim, ciddi bir şekilde. “Harekete geçmem için bana Kanlı Ay’ın sonuna kadar mühlet verdiler. Alison’ı da bir olasılık olarak belirttiler.”
Aaron şaşkınlıkla homurdandı. “Gerçekten mi? Büyükannen bekâr kalmandan sıkılmış mı? Kadimler Meclisi’nin başkanı olarak sana çok zorluk çıkarmayacağını düşünürdüm. Brittany ile olanlardan sonra...”
Omuz silkerek devam etti: “Gerçi Alison’dan harika bir luna olur. Brittany’ye hiç benzemiyor.”
Eski eşimin sadece adını duymak bile bütün tadımı kaçırmıştı.
Brittany’yi, eşler birbirini ne kadar severse o kadar sevmiştim. Sürüde birlikte büyümüştük, birbirimizi çocukluğumuzdan beri tanıyorduk ama ikimiz de on sekiz yaşına gelene kadar birbirimiz için yaratıldığımızı fark etmemiştik.
Eş olmamıza rağmen o, beni asla sevmedi. Yani, benim onu sevdiğim gibi sevmedi
Beş yıl önce de öldü.
Ölümünden sonra ortaya çıkan bilgiler aslında ne kadar kötü biri olduğunu gösterdi. Bunları düşünmek beni hâlâ çok sinirlendiriyordu.
Yumruklarımı ve dişlerimi sıkarken Aaron’ın da fark ettiğini biliyordum. Aaron, Brittany hakkında ne hissettiğimi çok iyi biliyordu bu yüzden konuyu uzatmayacağını biliyordum.
“Alfa?”
Arkamı döndüğümde iki savaşçı ile göz göze geldim. İsimlerini hatırlayamadığım iki kadındı ve dürüst olmak gerekirse, hatırlama gereği de duymuyordum. Birbirlerine attıkları imalı bakışlardan anladığım kadarıyla, ne söyleyeceklerini de duymak istemiyordum çünkü hoşuma gitmeyecek bir şey olduğunu biliyordum.
Sertçe, “Evet?” dedim. Aaron’ın gözlerinin üstümde olduğunu hissederek biraz daha sakin bir dille konuşmaya çalıştım: “Yardımcı olabileceğim bir husus var mı?”
Doğrulup göğüslerini iyice gözüme sokarak kocaman gülümsediler. Kurdum onlara ilgi göstermediğim için hırlıyordu ama sürünün alfası olarak en azından onlarla muhatap olmam gerektiğini biliyordum.
Sağdaki, “Sizi bu gece ilerleyen saatlerde görebilecek miyiz diye merak ediyorduk. Ormanda belki?” dedi.
Soldaki göğüslerini iyice gözüme sokarak göz kırptı. “Malum bugün Kanlı Ay’ın ilk gecesi.”
Yay gibi gerilip kaşlarımı çatarak, “Gama ile konuşmamı bunun için mi böldünüz? Şimdi bunu konuşmanın zamanı mı? Antrenman yapıyor olmanız gerekmez miydi?” diye çıkıştım.
Yüzleri düştü. Bakışlarını indirerek bana boyun eğdiklerini gösterdiler. Öfkem otoritemi ortaya çıkarmıştı ve onlar da alfalarına karşı gelemiyorlardı. Belki mesajı alıp beni rahat bırakırlardı.
Her Kanlı Ay’da aynı şey oluyordu. Kadınlar bir sonraki luna olma umuduyla kendilerini kollarıma atıyorlardı.
Bundan çok sıkılmıştım. Beni nasıl sevdiklerini, benim için her şeyi yapabileceklerini duymak istemiyordum. Bu sözler her seferinde çok yapmacık geliyordu. Beni hiç tanımazken nasıl sevebilirlerdi ki?
“Alfa!”
Alison’ın sesini duyunca iki kadından da uzaklaştım. Alison gülümsüyor olsa da gözlerinde öfkeli bir parıltı vardı. Niye bu kadar sinirli ki?
“Biraz antrenmana ihtiyacın var gibi görünüyor. Neden o güzel takımını çıkarıp bana katılmıyorsun? Şöyle güzel bir maç yapsak fena mı olur?”
Ortam bir anda buz kesti. Herkes işini bırakmış, yüzlerinde şaşkın ifadelerle Alison’a bakıyordu. Şakasına bile olsa, kimse bana meydan okumaya cesaret edemezdi.
Yüzüme bir gülümseme yayıldı. Alison’ın her zaman diğer sürü üyelerinden farklı olması, onun sevdiğim yönlerinden biriydi.
Gama Aaron’a baktığımda onun da gülümsediğini gördüm. Alison’ı ne kadar sevdiğini biliyordum ve ne dersin, sevgisi fizikselden öteydi.
Tekrar Alison’a dönerek, “Beni alt edebileceğini mi düşünüyorsun, Delta?” diye meydan okudum.
“Denemeden bilemeyiz,” diye sırıttı. “Yoksa canını çıkarırım diye mi korkuyorsun?”
Bu tür konuşmaları sadece en yakın arkadaşlarım yapabilirdi ama Alison yaptığında rahatsız olmuyordum. Her zaman aklından geçeni söylemesi hoşuma gidiyordu.
“Kendine çok güvenme,” diye sırıttım. “Sana çabucak haddini bildirdiğimde ağlama sonra?”
Aaron boğazını temizledi. “Ofisimde yedek kıyafet var, istersen kullanabilirsin.”
“Teklifini kabul ediyorum. Takımımı mahvetmek istemem.”
Açık havada olduğu için eğitim alanı topraklıydı ve sırf Alison ile biraz eğleneceğim diye bin dolarlık bir takımı mahvedersem üzülürdüm.
Belki biraz eğlenmeye benim de ihtiyacım vardı. Alison keyfimi yerine getirecek şeyi nasıl her zaman biliyordu? Bu konuda bir süper gücü var gibiydi. Belki de Kadimler haklıydı, onu seçilmiş eşim olarak kabul etmeliydim.
Yaptıklarımdan sonra ne gerçek bir eşi ne de seçilmiş bir eşi hak ediyordum. Ayrıca, onu eşim olmaya zorlamak istemiyordum.
Hayır. Kadimler ne derse desin yeni bir eşi hak etmiyordum. Kadimler, sürü alfası ünvanımı elimden almaya karar verirlerse bunu zorla yapmak zorunda kalacaklardı.
Yüzümde bir gülümsemeyle, Aaron’ın ofisine yürüdüm. Böyle bir şey günlerdir ilk kez oluyordu.