Ahanaa Rose
KARA
“Anlamıyorum. Neden hâlâ dönüşmedi? Tehlikedeydi, kurdu onu korumak için ortaya çıkmalıydı.”
Eğitim kazasının üzerinden bir hafta geçmişti. Zane ilk kez odama geliyordu. Onlar fısıltıyla konuşurlarken gözlerimi kapalı tutuyordum.
“Ne olduğunu bilmiyorum, Zane. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.”
Zane elini yüzümden uzaklaştırırken, “Yakında bu dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. Sorular soruluyor, hem de cevaplarını bilmediğim sorular.”
“Sen lanet olası alfasın. Sürü istediği kadar sorgulayabilir. Onlara cevap vermek zorunda değilsin.”
“Bana neyi yapıp neyi yapamayacağımı hatırlatmana gerek yok. Dönüşemiyorsa bir sürüye ait değil demektir.”
“Peki, ne yapacaksın? Onu geri mi göndereceksin?”
Zane’in beni geri göndermeye niyetli olmadığı çok açıktı. Beni kendi başımın çaresine bakmam için dışarı atarsa kendi sürüm de dahil başka hiçbir sürü beni kabul etmezdi.
“Şaka yapıyor olmalısın!” Marcus öfkeli görünüyordu.
“Başka seçeneğim yok.”
“Onu öylece kovamazsın Zane, o senin eşin! Sürü bu durumdan hoşnut olmaz.”
“Lanet olsun, o benim eşim demek! Hiçbir tören yapılmadı, sürü onun eşim olduğunu bile bilmiyor. Üstelik kurt olmazsa eşi de olamaz.”
“Zane, konuştuğun kişi benim, aptal değilim. Ona nasıl baktığını görüyorum. Yedi gün, yirmi dört saat onunla ilgilenmemi istiyorsun.”
“Birincisi, bu sürüye yeni katıldı. Kendi başına dolaşmasına izin veremem. Birinin ona göz kulak olması gerek. İkincisi, söylentiler bize ulaşmadan önce gitmiş olursa, o zamana kadar bunları açıklayabilirim.”
Böyle düşündüğüne inanamıyordum.
“Saçmalamayı kes. Ona karşı bir şeyler hissediyorsun. Uzaklaşmak ondan kurtulmanın acısını azaltmayacak.”
Bana karşı bir şeyler mi hissediyordu? Buraya geldiğimden beri adam bana bakıp iki kelime bile etmedi!
“Tamam, varsayalım ki o benim eşim ve bir şekilde dönüşümünü tamamladı. Peki bu sürüye, dahası tüm ülkeye nasıl bir lider olur? Daha on yedi yaşında! Gerçekten tarihin tekerrür etmesini mi istiyorsun?”
“Peki, onu zayıf bulduğun için mi yoksa sonunun baban gibi olmasını istemediğin için mi reddediyorsun?”
Volta atmayı bırakan Zane kısık sesle konuşmaya başladığında yüreğim ağzıma geldi.
“Çok ince bir çizgide ilerliyorsun, Beta.”
“Öyle olmasaydım, o zaman pek de iyi bir beta sayılmazdım.”
“Onu geri göndermek için gerekli ayarlamaları yap. Doğum gününden önce dönüşmezse onu zorla göndermekten başka çarem kalmayacak.”
“Peki ya onu kabul etmezlerse? Onu sürgüne gönderip Alison’ı luna olarak mı alacaksın?”
Kim bu Alison? Ondan daha önce de bahsetmişlerdi.
“Bu sürüdeki herkes onu zaten kendi lunası olarak görüyor. Bu yüzden bu ünvanı almasında sakınca olmaz.”
Marcus’un iç çekişinden hayal kırıklığını hissedebiliyordum.
“Seçme şansım yok. Ben yüksek alfayım, bu nedenle etrafımda sadece en güçlüleri bulundurabilirim. Kara asla güçlü bir luna olamayacağını kanıtladı.”
Marcus sesinde hüzünle fısıldadı: “Onun zayıf olmasından mı korkuyorsun yoksa annenin babanı zayıflattığına inandığın gibi Kara’nın da seni zayıflatacağını mı düşünüyorsun?”
Gürültülü bir çarpma sesiyle yerimden fırladım. Gözlerim dehşetle açılmıştı. Zane’in Marcus’a acımasızca saldırdığını gördüm.
“Lütfen dur!” Bağırıyordum.
Kelimeler ağzımdan çıkar çıkmaz Zane yumruğunu havada durdurdu. Nefes alış verişi ağırlaşırken bakışlarını Marcus’a dikti.
Sonra bir anda dışarı fırladı. Bir dakika geçmemişti ki delici bir uluma kulaklarımda çınladı.
***
Bu gece dolunay vardı. Dolunayda öyle büyüleyici bir güç vardı ki kendimi bir çeşit çekime kapılmış hissediyordum. Kaburgalarımdaki ağrıya aldırmadan yataktan kalktım. Tökezleyip balkon kapısına ilerledim.
Dışarıda serin bir esinti vardı. Yüzüme vuran gümüşi ışık bana annemi düşündürüyordu.
“Tatlım, Ay’ın halkımız için neden bu kadar önemli olduğunu biliyor musun?”
“Ay Tanrıçası orada yaşadığı için mi?”
Kıkırdadı. “Evet, ama bundan daha fazlası var.”
“Nedir peki anne?”
“Ay bize güç verir. Bu yüzden her dolunayda, bize bahşettiği hediyeler için Ay Tanrıçası’na teşekkür etmek üzere hepimiz dönüşüp bir araya geliriz.”
“Ben de bunu yapabilecek miyim anne? Bir kurdum olacak mı?”
Kollarıyla beni sardı, burnu saçlarımdaydı. “Bebeğim, bundan çok daha fazlasına sahip olacaksın. Sen çok özel bir kızsın, Kara. Bunu hep hatırla.”
Gözlerimi açtığımda Ay’ın üzerimde parladığını gördüm. “Yanıldın anne, ben özel değilim.”
“Annen haksız değildi.”
Derinden gelen sesle irkilip hızla arkamı döndüğümde Zane’in orada dikildiğini gördüm.
İçgüdüyle geri çekilirken kalbim hızla çarpıyordu. Destek almak için balkon demirine tutundum. “Burada ne yapıyorsun?”
Bir kaşını kaldırdı. “Burası benim evim.”
Başımı eğip çıplak ayaklarıma baktım. “Yani, odamda ne yapıyorsun demek istemiştim.”
Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu. “Bir kez daha söylemek gerekirse, benim evim.”
Ona meydan okumamak için kendimi zor tutuyordum. “Nasıl yardımcı olabilirim Alfa?”
“Zane.”
“Affedersin?”
Gelip yanımda durdu, bakışlarını Ay’a dikti. “Yalnız kaldığımızda bana Zane de. Daha önce olanlar için özür dilerim.”
“Özür dilemen gereken kişinin ben olduğumu sanmıyorum.”
“Marcus’la da konuştum. Buraya gelip senden de özür dilemem gerektiğini düşündü.”
Gülmeye başladım. “Ama üzgün değilsin, değil mi? Bir eşten beklediğin şey ben değilim. Nasıl hissettiğim umurunda bile değil.”
“Bu senin sorunun. Tek gördüğün nasıl hissettiğin, başına neler geldiği. Büyük resmi göremiyorsun. Benim sürümün, dahası tüm sürülerin güvenliğinin aptal bir kızın duygularından daha önemli olduğunu görmüyorsun.”
Boğazım düğümlendi, gözlerim yaşlarla doldu. “Aptal bir kız görüyorsun ama bu kızın yaşadıklarını görmüyorsun. Görmediğin, ailemin benden istediği kadar güçlü olamadığım için hissettiğim acıyla utanç.”
“Damarlarımda alfa ile beta kanı dolaşıyor ama yine de dönüşmek gibi doğal bir şeyi bile yapamıyorum.”
“Yani hayır, bu benim sözde aptalca duygularımla ilgili değil. Duygularımın hiçbir zaman önemi olmadı, bunu biliyorum. Bunu çok erken yaşta öğrendim.”
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. “Benim için önemli olan sürümü, sevdiğim insanları koruyabilmek. Eğer bunu yapabilseydim, belki ailemi de kurtarabilirdim.”
Kalbim kırık bir hâlde hüznümün içinde boğulurken yavaşça ondan uzaklaşmaya başladım.
Asla kimse tarafından gerçekten kucaklanamayacaktım. Eşim bile bunu istemeyecekti. Bu gerçekle yüzleşmeliydim.