Saphira Aelin
EMMA
Ayağa kalktım. İlk defa Jazmine’den daha uzun boyluydum.
Hem de çok uzun. Jazmine ufak tefek biriydi ama şimdi ondan birkaç metre daha uzun duruyordum.
“Nasıl ya?” Lokantanın büyük penceresinde yansımam olduğunu düşündüğüm şeyi gördüm. “Kurt,” diye bağırarak mutfağın arka tarafına koştum.
Jazmine’in peşimden koştuğunu duyabiliyordum. Daha doğrusu attığı her adımı, aldığı her nefesi duyabiliyordum. Kalp atışlarını, hatta vücudumda dolaşan kanı bile duyabiliyordum. Birinin kanının bu şekilde pompalandığını duymanın mümkün olduğunu bilmiyordum. Neden kurdu da duyamıyordum?
“Emma. Sorun yok.”
Tam arkamda bir kadın sesi duydum. Dönüp baktığımda ise sadece uzakta duran Jazmine’i gördüm.
Mutfağın arkasından çıkmayı başarmıştım. Şimdi arka sokağın ilerisinde duruyordum. İşte o zaman vücudum üzerinde hiçbir kontrolüm olmadığını fark ettim. Sanki başka biri vücuduma hareket etmesini emrediyordu. Artık vücudumu zar zor hissediyordum. Ellerim nedense yerdeydi.
Sesin sahibi ikinci kez konuştu. “Burada görünmemeliyiz,” dedi. “Kimse bizi görmemeli. En azından bu şekilde.”
Neden bilmiyorum ama bu ses beni rahatlattı. Ona güvendim.
“Jazmine,” diye yanıt verdim. “Onun yanına dönmeliyim.” Hemen onun yanına dönmek istedim. Onu kurttan korumalıydım. Onu kolundan tutup götürmeliydim.
“Her şey yolunda. O güvende,” dedi ses.
Nedense bu sesin sahibine inandım. Kendimi tamamen kaybettiğimi hissediyordum. Gerçekten önemsediğim tek kişi için geri dönmek yerine, kafamın içindeki sesi dinliyordum. Jazmine’e geri dönebilmek için bedenimi kontrol etmeye çalıştım.
İşte o zaman gecenin zifiri karanlığında her şeyi görebildiğimi fark ettim. Gece yarısını bir saat geçmişti. Ne sokak lambaları yanıyordu ne de yoldan arabalar geçiyordu. Ne var ki ben etrafı gayet iyi görebiliyordum.
Sonra devasa, siyah tüylerle kaplı kurt bacaklarına baktım. Bunlar benim ~bacaklarımdı. Hem de dört tane. Aynı zamanda devasa pençelerim vardı. Çok tuhaf bir histi.
Kalbim hızla çarpmaya başlarken yere yığıldım. Nefes alamıyordum. Böyle bir zamanda panik atak ihtiyacım olan son şeydi.
“Sorun yok,” dedi ses.
İşte yine oradaydı. Bu ses nereden geliyordu? Yakınlarda kimseyi göremiyordum. Ses Jazmine’e de ait değildi.
“Bayılacaksın.”
Gözlerim kapanırken tüm endişelerim uçup gitti.
EMMA
“Sence ne zaman uyanır?” diyen Jazmine’in sesini duydum. Paniklediğini saklamaya çalıştığı anlaşılıyordu.
Onun tatlı parfümünü koklarken burnum seğirdi. Tatlı nilüfer. Annelerin hep böyle kokması gerektiğini düşünmüşümdür.
“Jaz.” Dudaklarımı yalayıp gözlerimi kırptım. Hâlâ dışarıdaydık ama artık pek bir şey göremiyordum. Çok karanlıktı. “Neredesin?”
Doğrulmaya çalıştım. Üzerimdeki tek şey küçük bir battaniyeydi. Çıplak sırtımdaki kiri hissedebiliyordum. Hiçbir şey giymiyordum. “Kıyafetlerime ne oldu?” Battaniyeye sarınıp çıplak tenimi olabildiğince sakladım.
“Em, bayılmadan önce ne olduğunu hatırlıyor musun?” diye sordu Jazmine ayağa kalkmama yardım ederek.
Çıplak tenimin etrafındaki battaniyeyi tuttu. Bana hep siyahın güzel olduğunu söylerdi ama şu anda hiç de güzel hissetmiyordum. Afallamış, korkmuş ve başım büyük bir beladaymış gibi hissediyordum.
“Sanırım...şey, sanırım bir kurt gördüm.” Kendimi tamamen kaybediyormuş gibi hissediyordum. “Ama bu doğru olamaz. O büyüklükte bir kurt? Hem de bizim lokantamızda? Bu imkânsız.”
“Sakin ol,” dedi Jazmine sırtımı okşayarak. “Seni biriyle tanıştırmak istiyorum. Sana her şeyi açıklayacak.”
Otuzlu yaşlarının ortasında görünen ufak tefek bir kadın, lokantanın önündeki kaldırımda duruyordu. Koyu gri bir pantolon ve siyah bir atlet giymişti. Kısa küt kesilmiş açık kahverengi saçları röfleliydi. Garip kokuyordu. Hayır, bu onun kokusu olamazdı. Benden bu kadar uzakta duran birinin kokusunu nasıl alabilirdim?
Jazmine kadının içeri girmesi için elini salladı. Bu kadın, Jazmine’in düzenli görüştüğü arkadaşlarından biri değildi ama birbirlerini tanıdıkları belliydi.
“Merhaba Emma. Benim adım Ann,” dedi kadın elini uzatarak.
Yabancı kadına karşı tanıdık bir şeyler hissettim. Kokusu bile tanıdıktı.
Elini tuttum. “Neler oluyor?” diye sordum. Bir şeyler ters gidiyordu. Bir şey yapmış olmalıydım. Başım ne kadar beladaydı? Bu kadın sosyal hizmetlerden mi geliyordu? Hayır, on sekiz yaşımı geçmiştim. Artık bana bir şey yapamazlardı. Kalbim küt küt atmaya başladı.
“Emma, doğaüstü olaylara inanır mısın?” diye sordu Ann. Gözlerini benden ayırmadan her hareketimi izliyordu. Onunla ve tuhaf sorularıyla ilgili tuhaf bir şeyler seziyordum.
“Eh, tabii.” Kim böyle bir şey sorar ki? Evet dememi istediğini biliyordum. “Okyanusların yalnızca yüzde beşini keşfettiğimize göre, her şey mümkün.” Devam etmesini bekledim. Bu sohbet nereye varacaktı?
“Güzel, bunu göz önünde bulundurarak cadılara ve kurt adamlara inanır mısın?” diye sordu Ann. Bu sırada telefonunu çıkarıp hızlıca fotoğrafımı çekti. “Kusura bakma. Bu sadece bulduğumuz herkese uyguladığımız bir prosedür.”
Birinin fotoğrafını çekmek için neden bir prosedür var?
Sorusunu uzun süre düşünmeme gerek yoktu. Büyücülük eğitimi alan milyonlarca insan vardı. “Evet,” diye yanıt verdim. Kurt adam kısmından emin olmasam da devam etmesine izin verdim.
“Peki öyleyse, bu gece Jazmine’in arkasındaki pencerede bir kurt gördün ya… Bana olan biten her şeyi anlat. Hatırladığın her şeyi.”
“Sanırım zihnim bana oyun oynuyor olabilir. Okul beni çok yordu. Gördüğüm kurt devasaydı,” dedim o ânı düşünürken. Kurtlar o kadar büyüyemezdi ve buralarda kurt bile yoktu. Hiç mantıklı gelmiyordu.
“Başka ne oldu?”
“Jazmine’i vahşi hayvan konusunda uyarıp arka kapıdan kaçtım. Onu korkutmuş olmalıyım. Kaçarken panik atak geçirip bayıldım. İşte böyle oldu. Kurt gördüğümü sanıp yoktan yere korktum. Finaller çok zor geçti. Sanırım ondan.”
“Tüm hatırladığın bu mu?” Ann sordu. “Kurdu görüp kaçmak mı?”
Destek için Jazmine’e baktım. O da başıyla onayladı.
“Ama karanlıkta görebildiğime, hatta duymam gerekenden çok daha fazlasını duyabildiğime yemin edebilirim.” Kulağa ne kadar saçma geldiğini düşününce güldüm. “Vücudumda dolaşan adrenalinden kaynaklanmış olabilir.”
“Hayır Emma. Gerçekten bir kurt adam gördün,” dedi Ann. “Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ama bir kurt adam gördün.”
Yani bu bir rüya değildi. Ama kurt lokantaya nasıl girmişti? “Biri onu öldürdü mü?” diye sordum. Lokantanın etrafına bakındım. Burada bir kurt olsaydı yerde tüyler, ayak izleri ya da başka bir şey olması gerekirdi. Kurtların ayakları kirli olurdu.
“Hayır, hiç kimse geçerli bir neden ya da emir olmadan o tür bir kurda zarar veremez,” diye açıkladı Ann. Bu hiç mantıklı değildi. Kurtlar tehlikeliydi. Bildiğim kadarıyla nesli tükenen türlerden biri olmadıkça onları koruyan hiçbir yasa yoktu.
“Emma, o kurt adam sendin,” dedi Jazmine elini omzuma koyarak.
Önümdeki iki kadına bakıp gülmeye başladım. “Hayır. Ben kurt değilim.”
“Yeter,” dedi Jazmine beni susturarak. Bu onun ciddi sesiydi. Her başım belaya girdiğinde olduğu gibi. Beni üniversiteye gitmeye teşvik etmek için olduğu gibi. Herkesin anne sesi olarak bildiği ses.
“Emma, bu doğru. Sen bir kurt adamsın ve ben de senin kurdunum,” dedi bir ses. Daha önce duyduğum kadın sesiyle aynıydı.
Sesin sahibini bulmak için etrafımda döndüm.
“Konuş onunla,” diye ısrar etti Ann. “Onun sesini duyabildiğini biliyorum. Seninle konuştuğunda gözlerinin parladığını görüyorum. Kurdunla konuş. Korkma.”
“Ben Kari. Bana öğrenmek istediğin her şeyi sorabilirsin,” dedi ses.
Yardım için Jazmine’e baktım. İşte o zaman anladım. Jazmine kurt adamları tanıyordu ve bundan hiç bahsetmemişti bile.
“Sorun yok,” dedi Jazmine. “Konuş onunla.”
“Sizi biraz yalnız bırakalım,” dedi Ann, elini Jazmine’in koluna koyarak. Birlikte lokantanın arka tarafına doğru yürüdüler.
Bir an durup düşündüm. “Yani ben deli değil miyim?” diye sordum sese.
Güldü. “Tabii ki hayır. Neye dönüştüğünü zaten gördün. İhtiyacın olan tüm kanıtlar ortada. Anlamayanlar dünyanın geri kalanı. Olan biten her şey gerçek,” diye açıkladı Kari. “Sadece her şeyi kafanda oturtmak için biraz zamana ihtiyacın var.”
“Peki neden şimdi? Bundan daha önce nasıl haberim olmaz?” diye sordum. “İnsanlar hep böyle durduk yere mi dönüşüyorlar? Çok fazla sorum var.”
Kari iç çekti. “İyi notlar almak için çok çalışarak kendini zorladın. Belki de gelişmekte geç kalmanın bir nedeni de budur. Belki de Ay Tanrıçası’nın senin için planları vardır. Sürüde yetişmeyenler her zaman zorlanır. Duyularını olması gerektiği gibi geliştirememişsin. Bir kurt adamın kurdunu on sekizinci yaş gününde alması gerekir. Bazıları on altı yaşında bile alırlar. Bazılarının çok daha geç aldığı nadir durumlar vardır.”
Dönüşümü tekrar düşündüm. Hafta sonu izinli olduğumu öğrendikten sonra olmuştu. Rahatlamaya başlamıştım. Belki de sorun buydu. Belki de kendimi meşgul edersem tekrar dönüşmek zorunda kalmazdım.
“Dönüşmek her zaman bu kadar can acıtıyor mu?” diye sordum. Canım çok yanmıştı. Bunu tekrar yaşamak istemiyordum. Bu kadar acı verecekse asla.
“İlk dönüşüm acı vericidir. Bunun için üzgünüm. Ama bundan sonra acı çekmeyeceksin. Ayrıca ne zaman istersen dönüşebilirsin.” Kari’nin sesinde sakinleştirici bir etki vardı. “Dolunay olmak zorunda değil.”
“Dolunay mı? Yani, filmlerdeki gibi mi? Bu her ~dolunayda olacak mı?” diye sordum. Ayın döngüsünün neresinde olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. “Şimdi de gümüşten öldüğümüzü mü söyleyeceksin?”
“Hayır, istemiyorsan hiçbir dolunayda dönüşmek zorunda değilsin,” dedi Kari. “Ve hayır, gümüşten ölmüyoruz. Bu sadece aptal insanların film saçmalığı.”
“Ama az önce dedin ki—” Ona dolunay konusunu açanın kendisi olduğunu hatırlatmaya çalıştım.
Kari’nin bana karşı sabrının tükenmekte olduğunu anlayabiliyordum. “Dolunayda dönüşmeye zorlanacağın tek zaman ilk dönüşüm zamanıdır. Ondan sonra dolunayın hiçbir etkisi olmaz.”
En azından bir şeyler öğreniyordum. Sanırım bu gece gerçekten dolunay vardı ve dönüşümümü tetiklemişti. Sanırım ben bir kurt adamdım.
Ama şimdi gerçekten sormam gereken bir soru vardı. “Tamam, şimdi söyle. Ailem nerede? Neden benim gibi başkalarıyla birlikte büyümedim? Beni istemediler mi?”
Bu soruları sormak ruhumu incitiyordu. Her zaman ailem hakkında bir şeyler öğrenmek istemişimdir. Koruyucu aile sistemi bana hiçbir şey söylemeyecekti. Belki şimdi onları bulabilirdim.
“Korkarım bilmiyorum. Ben senin bir parçanım. Nerede olduklarını sadece Ay Tanrıçası biliyor.” Sesi yumuşadı. “Eğer onlarla temasa geçersen içgüdüsel olarak bunu fark edersin.”
“Ann, ailemin kimler olduğunu öğrenmemin bir yolu var mı?” diye sordum beni duyabileceği kadar yüksek bir sesle.
Jazmine, Ann’e baktı. Onu üzmek istemiyordum ama o bunu her zaman bilmek istediğimi biliyordu. On sekiz yaşıma girdikten sonra onları araştırmama bile yardım etmişti. Ama hiçbir şey bulamamıştık.
“Evet, Alfa Jason ile konuşmam gerekecek. Büyük ihtimalle sana yardım edecektir. Kızı Raven senin yaşlarında. Bana bir dakika verin.” Ann cep telefonunu çıkardı.
Bizden uzaklaştı ama onu hâlâ duyabiliyordum. “Saldırıdan kurtuldu. Evet. Dönüşmüş. Biliyorum.”
“Kulak misafiri olmak kabalıktır,” dedi Kari dikkatimi dağıtarak.
“Ne olmuş yani? Beni konuşan onlar. Asıl kabalık bu,” diye karşılık verdim.
Artık çok geçti. Kari o kadar dikkatimi dağıtmıştı ki konuşmanın sonunu kaçırmıştım.
Ann çoktan bu tarafa doğru yürümeye başlamıştı. “Eve gidip bavullarını topla. Senin için bir araba gönderecek. Artık kurdun olduğuna göre insanlarla kalman çok tehlikeli. Alfa Jason seni şimdilik sürümüze davet etti. Sürü evinde kalacaksın.”
Hem heyecanlı hem de yıkılmış hissettim. Jazmine’in yanında kalamayacağım kadar beni tehlikeli kılan şey neydi?
Jazmine’e baktım. “Sorun olur mu?” Onu terk ediyormuşum gibi hissetmesini istemiyordum. Öte yandan onu davet eden biri de yoktu. “Seni yalnız bırakmak istemiyorum.”
“Seni özleyeceğim ama bence de en iyisi bu. Sana kendin hakkında benim öğretemeyeceğim şeyleri öğretebilirler. Kim olduğunu öğrenmelisin. Hem belki Alfa aileni bulabilir.” Jazmine yanıma oturdu. “Uzun zamandır aileni bulmak istiyordun. Bunu bilmeye hakkın var.”
Ann, Jazmine’e bir kartvizit uzattı. “Burada sürü evinin numarası, benim numaram, ayrıca Alfa ile Beta’nın numaraları var. Aramaktan çekinmeyin.”
Jazmine’e endişeyle baktım. Onu öylece bırakamazdım. Bu şekilde olmazdı. Birlikte yaz tatiline yeni başlamıştık ve üniversite bitmeden benimle zaman geçirmek istediğini biliyordum. İkimiz de hayatımın değişeceğini biliyorduk ama sanırım bu şekilde olacağını düşünmemiştik.
Gidebileceğimi söylemişti ama hiç içimden gelmiyordu. Tüm bu garip olaylar olurken, içten içe annemi yanımda istiyordum.
“Bu senin güvenliğin için Em,” dedi Jazmine elimi tutarak. “Beni bırakmak istemediğini biliyorum. Ama gitmene ihtiyacım var. Bu fırsatı kaçırmanı istemiyorum.”
Dudağımın içini ısırdım.
“Beni istediğin zaman arayabilirsin. Ayrıca milyonlarca kilometre uzakta olmayacağız. Emin ellerdesin.”
“Jazmine’in ayrıca istediği zaman bizim bölgemize girmeye izni var. Her zaman vardı,” diye ekledi Ann.
“Jaz, bana tüm bunlara nasıl bulaştığını anlatmanı istiyorum,” dedim.
“Sonra anlatırım.”
Bildiğim tek evimi terk etmek istemiyordum. Ama buna mecburmuşum gibi görünüyordu.