CEO - Kitap kapağı

CEO

Jessica Morel

Biz Çıplağız

SCARLETT

Uyandığımda çok sert bir şey beni tutuyordu. Ne oluyor ya,~ kütüğün altında mı uyuyakaldım? Bu ne? ~Tekila yüzünden başım ağrıyordu ve etrafı biraz bulanık görüyordum.

Gözlerimi hafifçe açtığımda balkon pencerelerinden içeri giren güneşi gördüm. Balkon mu? Benim balkonum yok ki. Doğrulmaya çalıştım ama kütük beni sıkıca tuttu.

Ellerimi kütüğün üzerine koyup hareket ettirmeye çalıştım. Yok artık, birinin kolu bu! Scarlett,~ ne yaptın sen?~

Olabildiğince hareketsiz kalıp dün neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Perşembe günüydü. Firefly Industries’le görüşmeye gittim. İnsan kaynakları temsilcisi tatlı biriydi. Adı Mary’ydi sanırım. Pazartesi başlayacağımı söyledi.

Kızlara söylediğimde o kadar heyecanlandılar ki kulübe gittik. Kulüp. Bir kulüpteydik. İçkiler. Dört adam.

“Nic!”

“Ne?” diye mırıldandı derin, boğuk bir ses yanımda.

“Sen Nic’sin!” dedim kendime açıklamak istercesine.

“Sen de Scarlett’sin. Uyumaya devam et.”

Nic beni kendine çekti, başımı göğsüne yasladım. Resmen birbirimize yapışmış hâlde uyuyorduk ve şeyi hissedebiliyordum…

“Biz çıplağız!” diye bağırdım yatakta doğrulup.

Nic yavaşça gözlerini açıp göğüslerime baktı. “Evet, öyleyiz,” dedi sırıtarak.

“İnanamıyorum!” Hızla kollarımla kendimi örtmeye çalıştım ama Nic beni tekrar aşağı çekip çenesini göğüslerimin arasına dayadı.

“Olmaz,” diyerek onları öpmeye başladı. “Saklanma bebeğim. Ayrıca, vücudundaki her yerin tadına baktım,” dedi, her kelimeden sonra göğüslerimi öpüp emerek.

“Biz…?” Daha neler!

Nic hâlâ sırıtarak, “Evet Scarlett, yaptık,” diye cevap verdi. “Hafızanı tazeleyeyim mi?” diye sordu, elini kalçalarımın arasına daldırarak. Dün gecenin bütün büyülü, nefis anlarını hatırlayarak deri bir nefes aldım.

Yüzümün kızardığını hissettim. Nic kıkırdadı. “Sen sürekli kızarıyorsun bebeğim.”

Utanç verici!

“Ah… Senin işin yok mu?” diye sordum.

“Evet.” dedi Nic, vajinamı avuçlayarak. “Ama geç kalabilirim.”

“Ya.” Ne yapacağımı bilemeden, Nic’in lüks, zenginlik kokan dairesini merakla inceledim.

Odanın siyah olduğunu fark ettiğimde burnumu kırıştırdım. Kelimenin tam anlamıyla bütün duvarlar, mobilya ve aksesuarlar siyah ya da grinin koyu bir tonuydu. “Burada hiç renk yok.”

“Siyah da bir renk,” diye savundu.

“Hayır, siyah bir tondur. Sana renk lazım.”

“Hayır, değil.”

“Evet, lazım.”

“Hayır.”

“Evet.”

“Hayır.”

“Ev…” Nic dilini ağzımın içine soktu.

Bir süre sonra geri çekildi. “Belki yeniden dekore etmene izin veririm.”

“Gerçekten mi?” diye sordum. Tek gecelik ilişki yaşadığı birine böyle bir şey teklif etmesi biraz abartıydı sanki.

“Hayır. Ama seni alışverişe götüreceğim.”

“Nic, işe gitmen lazım!”

“Arayıp hasta olduğumu söyleyeceğim,” dedi. Elimde olmadan sırıttım, onunla ilgili her şey o kadar… Ahhh, ne diyeceğimi bile bilmiyordum.

Üstelik günü benimle geçirmek istiyordu. Kızlar bunun için nelerini vermez, değil mi? Bitene kadar tadını çıkar!

“Kıyafetim yok,” dedim odasını tararken. Yırtık bir üst, yırtık bir külot ve bir kupu ortadan ikiye ayrılmış bir sütyen gördüm. En azından kot pantolonum sağlamdı. Of be, dün gece çok ateşliydi!

“Ne düşünüyorsun Scar?” diye sordu Nic, beni gerçekliğe geri döndürerek. Yüzüm ısınınca ellerimle yanaklarımı kapattım.

“Kıyafetim yok,” dedim tekrar. Nic’in sırıttığını fark ettim.

“Kot pantolonun var,” dedi.

“Ama giyecek üstüm, sütyenim ya da külotum yok.”

Nic bana dolabından siyah, düğmeli bir gömlek fırlatınca tek elimle yakaladım. Üzerimi örten çarşafla yataktan çıkarken Nic beni tepeden tırnağa süzdü.

“Sanırım iç çamaşırsız dolaşacaksın,” dedi. O sırıtışı yüzünden öperek silmeyi ne kadar isterdim. Hatta daha iyisi, sevişerek. Şu hâlime bak,~ ben bir fahişeyim!~

“Arkanı dön,” diye emrettim.

“Hayır,” diye cevapladı Nic bir kaşını kaldırarak.

“O zaman gözlerini kapat.”

“Hayır,” dedi tekrar, bir gösteri izliyormuş gibi yatağa oturdu.

“Of!”

Çarşafın vücudumu kapatması için elimden geleni yaparak kot pantolonumu giyip döndüm. Çarşafı bırakıp Nic’in gömleğini kollarıma geçirdim.

Ne olduğunu anlayamadan Nic arkamda belirdi. Beni kendine çevirdi ve bakışları hâlâ çıplak olan göğüslerime takıldı. Yüzümü tuttu, eliyle çenemden boynuma doğru indikten sonra göğsümde durdu.

Göğüslerimi iki eline aldı. Gömleğimin düğmelerini iliklemeden önce göz kırparak, “Tam avuçlarımı dolduruyor,” dedi. Gömleğin alt kısmını belimi biraz açıkta bırakacak şekilde bağladıktan sonra Nic’in boy aynasında kendime baktım.

Hâlâ beni izleyen Nic’e döndüm. “Sanırım iyi görünüyorum.”

“Çok güzelsin,” dedi. Daha önce hiç kimse bana güzel olduğumu söylememişti. Jase genelde sanki başımı okşamak istermiş gibi “tatlı” olduğumu söylerdi.

“Scar,” dedi Nic, “lütfen bunu yapma.”

“Ne?”

Ayakta mı durmayayım? Nefes mi almayayım? Neyi yanlış yapıyordum?

“O muhteşem dudağını ısırma. Yoksa bütün kıyafetlerini yırtıp seni tekrar beceririm. Seni öyle bir beceririm ki yürüyemezsin.”

Evet demem mümkün mü acaba?

“Mmm,” dedim. “Bu sabah biraz hassasım ama sözünü yerine getirip getiremeyeceğini görmek isterim.” Nic başını kaldırdı, artık sırıtmıyordu ve şaşkınlığı yüzünden belliydi. “Belki de dudağımı ısırmaya devam ederim.”

“Yırtılmasını istemiyorsan kotunu çıkar,” diye mırıldandı. Göz göze geldik. Mavi gözleri karanlıktı. Yüzünü iyice inceledim. Yeniden sırıtıyordu.

***

Limuzini apartmanımın önüne yanaşırken Nic, “İşte geldik,” dedi. Yüzünde onaylamayan bir ifade vardı. Bu adamın daha önce hiç Brooklyn’e geldiğinden emin değildim. “Peki, ben…”

“İçeri girmeliyim,” diyerek sözünü kestim. “Bugün için teşekkürler.” Utanç verici bir şekilde alışveriş poşetlerini toparlamam bir dakika sürdü. Her şeyi koluma takıp dışarı çıkarken göz teması kurmamaya çalıştım.

Arabanın kapısını çarparken, “Scarlett, bekle,” dediğini duyduğumu sandım. Ama herhâlde hayal görüyordum.

Rüya gibi bir gün geçirmiştik. Tek gecelik bir ilişkiyi daha fazlasına dönüştürmeye çalışarak mahvetmenin anlamı yoktu.

En azından beni hatırlayacağı bir şey olacaktı. Bana almakta ısrar ettiği ~bir sürüyeni kıyafet arasında, onu evi için renkli bir şey almaya ikna etmiştim: Saks’tan iki yüz dolarlık, parlak pembe vanilyalı bir mum.

Eve sessizce girmeye çalıştım ama… “SCAR GELDİ!” diye bağırdı Claudia.

Sessizlik buraya kadarmış.

“Öf! Ne bağırıyorsun be?” diye sızlandı Beth kanepeden.

Jackie yatak odasından dışarı fırladı. “Anlat hadi. Anlat. Hemen anlat!” diyerek beni en yakındaki kanepeye çekti.

“Neyi?” diyerek lafı geçiştirmeye çalıştım.

“Of, hadi ama! Geceyi onunla geçirdin,” dedi Beth doğrulup. “Anlatmak zorundasın.”

“Öyle özel hayatımı anlatmam ben kızlar,” dedim göz kırparak. Kanepeden kalkıp odama doğru ilerlerken Claudia bileğimi kavradı.

“Bekle bir dakika. Sana bir mektup geldi. Büyük bir zarfta, önemli bir şey gibi görünüyordu. Yatağının üzerine koydum,” dedi. Ardından elimden alışveriş poşetlerini aldı. “Bunlar ne böyle?”

“Vay anasını! Bay Para Çuvalı seni Beşinci Cadde’ye alışverişe mi götürdü?” dedi Jackie, resmen kanepede zıplayarak.

Dudağımı ısırarak, “Olabilir,” diye karşılık verdim. Bunun üzerine ev arkadaşlarım ciyakladı. Aceleyle, “Bana borcu vardı,” diye ekledim.

“Borcu mu vardı? Nasıl?” diye sordu Beth.

“Kıyafetlerimi mahvetti.”

“Nasıl?”

“Onları yırttı.”

“Siktir!” “Oha.” “Çok seksi!” diye karşılık verdi üçü.

“Tamam, ben odamda olacağım,” dedim, çığlık çığlığa bağıran arkadaşlarımı arkamda bırakarak.

Yatağımda Claudia’nın bahsettiği zarfı gördüm. Gönderen adresi kısmında “Roberts Enterprises” yazıyordu.

Olamaz. Yeni işimle ilgili bir tür ihtarname mi?

Tek gecelik ilişkim, tüm gün süren seks maratonu ve alışveriş gezisi derken iş için endişelenecek vaktim bile olmamıştı. Hemen açıp öğrensem iyi olacaktı.

Zarfı yırtıp açtım ve içindekileri çıkardım. Gümüş bir madalyonla birlikte birkaç parça kâğıt düştü. Önce küçük bir not kâğıdı dikkatimi çekti, düzgün bir el yazısıyla yazılmıştı. Okurken ağzım açık kaldı.

Sevgili Bayan Miller,~

Size babanız Michael Roberts’~ın bu sabah vefat ettiğini bildirmek için yazıyoruz. Bay Roberts vasiyetinde Roberts Enterprises da dahil olmak üzere her şeyi size bıraktı.~

Siz CEO olarak görevi devralmaya hazır olana kadar şirketin kontrolünü yönetim kurulu devralacak. Başınız sağ olsun.

Saygılarımla,~

Anthony Young

Operasyon Müdürü

Roberts Enterprises.

Mektubu yatağa bırakıp çığlık attım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok