Aşk Sınavı - Kitap kapağı

Aşk Sınavı

Heather Teston

Bölüm 1

JAKE

“Neler oluyor? Neden buraya gelmemi istediniz?” Jake’in ses tonundan ne kadar sabırsız olduğu belli oluyordu. Eğer bundan anlaşılmıyorsa bile, parmaklarını sürekli masaya vurmasından kesinlikle ne kadar sabırsız olduğunu anlayabilirdiniz.

Jake Rayburn asla sabırlı bir adam olmamıştı. İnsanların randevularına veya görüşmelerine zamanında gelmesini beklerdi. Büyükbabasının avukatının bu kadar geç kalması onu koltuğunda kıvrandırıyordu.

Diğer avukatların, ofislerinde neden bu kadar küçük ve rahatsız sandalyeler olduğunu hiçbir zaman anlayamamıştı. Kendisi, New York’taki müvekkilleri için ofisine en rahat koltukları satın almıştı.

Ya da belki de sorun onun cüssesiydi. Jake uzun boylu, kaslı bir adamdı. Uzun bacaklarını masanın arkasına sığdırabilmek koltukta yan döndü.

“Bay Rayburn, sizi beklettiğim için çok özür dilerim,” dedi avukat. Masanın diğer tarafındaki sandalyesine geçmek için Jake’in etrafından dolandı. Bu sırada da kravatını gevşetiyordu.

Klima açık olmasına rağmen avukatın yanağından bir damla ter süzüldü.

Bütün bunlar Jake’in dudaklarını bükmesine yetmişti.

Ama olduğu yerde kaldı. Bu görüşme büyükbabasının vefatından sonra kendisine kalacak mirasla ilgili olabilirdi.

“Öncelikle kaybınız için üzgünüm Bay Ray…”

“Bana Jake de.”

Avukat dudaklarını birbirine bastırdı ve hafifçe başını salladı. “O zaman sen de bana Allen de.”

“Sanırım bu büyükbabamın vasiyetiyle ilgili, Allen?”

“Evet,” derken avukat masasının üzerindeki kâğıtları karıştırdı.

Kâğıt ve dosyalar mı? diye düşündü Jake. ~Bu adamın bilgisayarı nerede? Rakiplerimden çok daha iyi olmama şaşmamalı.~

Kilolu adam Jake’e kâğıtları uzatırken Jake kâğıtları çabucak adamın elinden aldı.

“Büyükbabanız size toplamda yirmi milyon dolar bıraktı.”

Jake yüzündeki ve omuzlarındaki kasların seğirdiğini hissedebiliyordu. Görüşünün bulanıklaşmasını önlemek için gözlerini kırpıştırmak zorunda kaldı. “Yirmi mi dedin...”

“Milyon, yirmi milyon dedim,” diye gülümserken avukat rahatlamışa benziyordu. “Büyükbaban günün birinde kendi hukuk firmanı açmayı hayal ettiğini biliyordu. Bu senin biletin.”

Jake ayağa kalkıp bir ileri bir geri volta atmaya başlamıştı. “Biliyor muydu?”

Allen arkasına yaslandı. “Elindeki o değersiz hisselerle, ondan ve ortaklarından kurtulmak için çok fazla şansın olmadığını her zaman biliyordu.”

Artık yirmi milyon dolardan fazla parası olan Jake sonunda kendi şirketini açabilir, kendi işinin patronu olabilirdi. Müşterilerini kendisiyle çalışmaya ikna edebildiği sürece, kısa sürede işlerini yoluna koyabilirdi.

Jake gözlerini kapadı ve başını arkaya eğdi. “Teşekkür ederim büyükbaba. Her şey için teşekkür ederim.”

“Sadece küçük bir şart var...”

Jake gözlerini açıp Allen’a döndü. Yaşlı avukat yine terliyordu.

“Şart mı?”

“Büyükbabanın vasiyetinde bir madde var,” derken Allen zoraki bir kahkaha attı ve yakasını çekiştirdi.

“Neymiş o?” Jake öne doğru eğilmiş, avukatın gözlerinin içine bakıyordu.

Allen boğazını temizledi. “Mirası alabilmen için evlenmen gerekiyor.”

“Sen neden bahsediyorsun?” diye sordu Jake gözlerini kısarak.

“Sana söylediğim gibi Jake. Sözleşmeyi oku. Her şey gün gibi ortada.”

Jake gözlerini el yazısıyla yazılmış vasiyetnameye dikti. Büyükbabasının kargacık burgacık yazısı aynı zaman da onu hem hüzünlendiriyor, hem de öfkelendiriyordu.

“Kimse kimseyi evlenmeye zorlayamaz, böyle bir şey yok. Nedir bu Allen? Bunu yapabileceğini ona sen mi söyledin? Bu nasıl bir saçmalık?”

“Büyükbaban vasiyetini birkaç yıl önce yazdı Jake. Kendi başına, tavsiyelerime rağmen.”

“Bana parayı alabilmemin tek yolunun evlenmek olduğunu mu söylüyorsun?”

Avukat elinin tersiyle alnını sildi. “Evet, ama iyi haber şu ki sadece bir yıl evli kalmanız gerekiyor. Bir yıl dolduğunda, ne olursa olsun parayı alacaksın.”

“Bu delilik.” Jake vasiyetnameyi Allen’ın masasına fırlattı. Hızla arkasına dönerken avukatın lambasına çarpmıştı. “Adam aklını kaçırmış. Paranın canı cehenneme, evlenmiyorum. Evlilik aptallar içindir.”

Jake, Allen’ın masasının üzerindeki fotoğraf çerçevesine baktı. Fotoğrafta kilolu avukat, minyon karısına sarılmıştı. Arkalarında da kollarını kadınla avukatın omuzlarına dolamış genç bir adam duruyordu. “Sözüm meclisten dışarı.”

“Bu sana kalmış Jake. Dediğin gibi, kimse seni evlenmeye zorlayamaz. Ama ikimiz de yakın zamanda kendi ofisini açabilmenin tek yolunun bu olduğunu biliyoruz.”

Jake kaşlarını çatarak küçük koltuğuna geri oturdu. “O parayı almanın başka bir yolu olmalı Allen.”

“Üzgünüm Jake. Vasiyet çok kesin, başka yolu yok,” derken avukat kıkırdadı. “Kendine bir eş satın almazsan tabii.”

Avukatın sözleri üzerine Jake sırıtmaya başlamıştı. “Tanrım, Allen, sen bir dâhisin! Evet, yapacağım şey bu. Benimle evlenmesi için birine para ödeyeceğim.”

“Jake, sadece şaka yapıyordum…”

“Pekâlâ, ben yapmıyorum.”

“Ama parayı alabilmek için birini seninle evlenmeye nasıl ikna edeceksin? Kim bunun için hayatının bir yılından vazgeçer ki?”

“Ona ödeme yapacağım.”

“Hangi parayla? İyi kazandığını biliyorum ama bu çok büyük bir servet gerektirir.”

Jake sözleşmeyi işaret etti. “Ona servetin bir kısmını vaat edeceğim. Beş yüz bin dolar yeter. Bu herhangi birinin benimle evlenmesi için yeterli bir motivasyon. Sonrasında hayatımdan çıkması için de oldukça yeterli.”

“Emin misin?”

“Eminim. Sen sözleşmeyi hazırla. Dışarıda para için bunu yapmak isteyecek bir sürü kadın var. Çoğu kadın açgözlüdür. Kendileriyle evlenmeleri için erkekleri tuzağa düşürmeye çalışırlar.”

Allen kaşlarını çattı. “Ne? Bütün kadınlar öyle değildir Jake.”

Jake tekrar yerine oturdu ve gülümseyerek bacaklarını araladı. “Bir yıl sonra boşanacağımızı içeren sözleşmeyle birlikte evlilik öncesi anlaşma yapmamız gerekecek.”

“Sadece anlaşma gereği eşim olacak. Onunla yaşamak zorunda değilim.” Allen cevap vermeyince Jake avukata baktı. “Bu doğru, değil mi Allen?”

Avukat mendiliyle yüzündeki teri silerken, “Doğru,” dedi.

Jake şakaklarını ovuşturduktan sonra ayağa kalktı ve ellerini masanın üzerine koydu. “Allen, bir sorun mu var? Biraz gergin görünüyorsun.”

Allen başını iki yana salladı. “Hayır, hayır, bir şey yok.”

Jake çenesini ovuştururken içinden, Tanrım, tıraş olmam lazım, ~diye geçirdi. “Tamam o zaman. Onu bulmama yardım edeceksin.”~

“Ben mi?” Avukat dehşete düşmüş gibi görünüyordu. “Neden ben?”

Jake adama göz kırptı. “Kim bilir bu vasiyetten ne zamandır haberin var. Buna rağmen o deliyi bundan vazgeçiremedin. Benim gözümde sen de en az onun kadar suçlusun.”

“Şimdi, kadının dış görünüşü konusunda hiçbir tercihim yok. Eş cinsel bile olabilir. Sadece her şey bittikten sonra sorun çıkarmayacak bir tip olduğundan emin ol.”

“Jake, bu delice bir fikir. Geri tepebilir. Ya kadın sana âşık olursa ve bir yıl dolduğunda senden ayrılmayı reddederse?”

Jake sırıttı. “İsteyeceğim son şey hayatımın sonuna kadar tek bir kadına bağlı kalmak. Etrafta çığlık çığlığa koşuşturan bir çocuk istemediğimden de oldukça eminim.”

“Yani, bağlanmak istemeyen birini bul. Sadece paranın peşinde olan birini.”

Allen gözlüklerini çıkarıp gözlerini ovuşturdu. Uzun bir iç çekişten sonra, “Tamam Jake, ne yapabileceğime bakacağım,” dedi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok