Tehlikeli Pazarlık

Autumn

Hayatımda gördüğüm en çekici erkekti. Üzerimde yükseliyordu.

Aurası onun güçlü biri olduğunu işaret ediyordu, insanları durup ona bakmaya zorluyordu. Onları suçlayamazdım çünkü ben de tam olarak bunu yapıyordum.

Bay Kasvetli’nin kıvırcık kuzguni saçları başlangıçta yana doğru jölelenmiş gibi görünüyordu ama saçları şu anda oldukça karışıktı. Bunun benim yüzümden olduğunu fark ettiğimde tekrar kızardığımı hissettim.

Bu hiç benlik bir davranış değildi, bu adam beni tuhaf bir şekilde etkiliyordu ve bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum. Gözlerim mükemmel yüz hatlarında gezindi.

Bunun shot’lar yüzünden olup olmadığından emin değildim ama neon ışıkları yontulmuş yüzünde parlarken bir melek gibi göründüğüne yemin edebilirdim.

İncelemem sonunda gözlerinde son buldu. Gözbebekleri o kadar büyümüştü ki renklerini seçemiyordum.

Elimi düğmeli, ince bluzunun altından geçirip ilk birkaç düğmeyi açtığımda keskin çenesini sıktı. Spor salonunda bolca zaman geçirdiğine dair şüphelerimi doğrulayan kaslı ve bronz göğsü ortaya çıkmıştı.

Beni vücuduna doğru çekip sıcak öpücüklerle boynuma saldırmaya devam ederken kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Ama birden durup sıcak nefesini ve yumuşak dudaklarını kulağıma götürdü.

Kim olduğumu anladıklarında insanların dans etmeyi bıraktıklarını hissedebiliyordum.

“Gördüğün şeyi beğendin mi?”

Sesi alçak ve boğuktu, vücuduma bir sıcaklık dalgasının çarpmasına ve sıcaklığın bacaklarımın arasında birikmesine neden oluyordu. Ve evet, sadece sesinin kalçalarımı sıkmama neden olmasını acınası buluyordum.

Bundan sonra yapacağım şeyin babama itaatsizlik etmek olduğunu biliyordum. Adamın yakasını kabaca kavradım. Bir sonraki hamlemi tahmin ederken gözleri hafifçe büyümüştü.

Dudaklarımı dudaklarına yapıştırdığım anda bana karşılık verdi ve diliyle hafifçe dudaklarımı araladı. Memnuniyetle içeriye girmesine izin verdim. Dudakları çok yumuşaktı, birkaç dakika önce hayal ettiğim kadar yumuşak.

Belimi sıkıca kavradı ve dudaklarımı daha derinden kavramak için başını eğdi. Ben istemsizce inlerken beni duyduğunu kanıtlarcasına dudaklarıma doğru gülümsediğini hissettim.

Etrafımızdakiler sessizce birbirleriyle fısıldaşıyordu, yakında babama haber gideceğini biliyordum. Sonra aniden, sarhoş bir ses havada çınladı.

“Hey, bu öpüşen alfanın kızı değil mi…” İfadesinin geri kalanı boğuktu.

Aniden gizemli adam geri çekildi. Beni orada, afallamış bir hâlde bırakmadan önce gözlerinde bir şeyin parladığını gördüm. Kendime geldiğimde etrafımda bir çember oluşmuştu.

Rin hemen beni kolumdan tuttu ve kalabalığın arasından çekip çıkardı. Dışarıya çıktığımızda serin esinti tenime çarpıyordu.

Park yerinde az önce beni heyecanlandıran adamı aradım. Düşüncelerim allak bullak olmuştu. Az önce ne olmuştu?

Alfanın kızı olduğum için mi benden kaçtı? Daha fazla güç istiyorsa tam tersini yapması gerekmez miydi? Rin’in sesi düşüncelerimi böldü.

“Az önce ne oldu ve öptüğün o seksi şey nereye gitti?” diye sordu, Rin de benim kadar şaşkındı.

Yenilmiş hissederek omuzlarımı silktim. Ona verecek hiçbir cevabım yoktu. Sahip olduğum tek şey, sayısı hızla artan kendi sorularımdı.

Rin daha fazla üstelemeyip bizi alması için annesini aradı, ikimiz de araba kullanamayacak kadar sarhoş olduğumuzu biliyorduk.

Sonraki bir saat bulanıktı. Rin’in evinde temizlenip onun evinde bıraktığım tüylü pijamalarımı giydiğimi hayal meyal hatırlıyordum.

Rin’in annesi yeteri kadar ayıldığıma emin olduktan sonra da beni evime bırakmıştı.

Eve girdiğimde babam aniden böğürmeye başlamıştı ama onu duymazdan geldim. Merdivenleri güçlükle çıkıp kendimi yatağa attım.

Derin bir uykuya dalmadan önce babamın söylediği son şey kafamın içinde dönüyordu.

“Bu geceki davranışının cezası olarak Mavi Hilal Sürüsü’ne yarın gidiyorsun.”