Melek ve Şeytan - Kitap kapağı

Melek ve Şeytan

Marie Rose

Dördüncü Bölüm

SIENNA-ROSE

Mavi Gözlü belime sarılsa da beni asıl şaşırtan tenimin her noktasına yayılan karıncalanmaydı. Bana dokunduğunda tüylerim ürpermiyor, onun kollarında olmak iyi hissettiriyordu.

“İyi misin Sienna-Rose?” Emin olmadığım için ona cevap veremedim.

Fiziksel olarak belli bir noktaya kadar iyiydim ama zihinsel açıdan dağılmış vaziyetteydim. O an sesimin nasıl çıkacağından emin olamadığım için başımı hafifçe sallamakla yetindim.

“Ben Damien Black. Kafede karşılaşmıştık. Ayrıca VIP odasında bana ve adamlarıma servis yaptın.” Yüzünde herhangi bir duygu olmamasına rağmen gözlerine yeterince yakından bakıldığında öfkesini seçmek mümkündü.

Onun kim olduğunu çok iyi biliyordum, nitekim gün boyunca aklımdan bir an olsun çıkmamıştı. Hayatın işleyişi sahiden garipti. En çok ihtiyaç duyulan anda yeni insanlarla karşılaştırıyordu. Kader tam olarak böyle işliyor olmalıydı.

“Sen Sophie’nin yeğenisin, değil mi? Bana senden biraz bahsetti ama sen de belli ki kendi araştırmanı yapmışsın. Bana sadece Rose değil, Sienna-Rose dedin ve hafızam beni yanıltmıyorsa sana bu sabah adımı söylemedim.”

Biraz şaşkın görünüyordu. Onun hakkında hâlihazırda bilgi sahibi olduğum için mi yoksa beni soruşturduğunu anladığım için mi emin değildim.

Muhtemelen aramızda geçen durumdan keyif aldığı için yüzünde bir sırıtış belirdi. İkimiz de birbirimizle ilgili soru soracak kadar birbirimizle ilgilendiğimizi biliyorduk ama bunu itiraf etmeye hazır değildik.

“Eh, bu senin adın değil mi? Neden tam adını kullanmadığını anlamadım melek. İsmin çok güzel, sana çok yakışıyor.”

Karşımda gerçek bir Yunan tanrısı varken on dokuz yaşında bir kadın olmanın getirisiyle göğüs kafesimde garip duyguların ortaya çıktığını hissederken, kanın yanaklarıma hücum ettiğinden emindim.

Görüşüm nihayet gözlerinin içine bakabileceğim kadar netleşse de gözlerine baktığım anda kafasında resmen bir şalter attı.

Marcus’un birkaç dakika önce attığı yumruktan sonra yanağımda oluşan başka bir morluğun başlangıcı olduğuna şüphe olmayan, berbat bir kırmızı iz olduğunu tahmin ettiğim şeyi görünce ifadesi sertleşti.

Gözlerindeki öfkeyle hayal kırıklığı okunuyordu.

Onu istemeden de olsa hayal kırıklığına uğratan benmişim gibi düşünerek, gözlerindeki o ifadeyle bana bakınca güçsüz olduğumu hissettim.

Bakışlarımı yere indirdim. Gerçekte zayıf ve hayal kırıklığı olduğumu bilerek yüzündeki o ifadeyi görmeye katlanamıyordum. Marcus’la boğuşup kaçmayı bile başaramamıştım.

Beni daha iyi görebilmek için işaret parmağıyla başparmağını çeneme koyarak yüzümü yukarı kaldırdı.

Mümkün olsaydı ifadesi daha da sertleşirdi ve gözlerinde saf hiddetten başka bir şey göremezdim.

Artık hayal kırıklığı gitmiş, geriye salt öfkeden başka bir şey kalmamıştı.

Yüzüme baktıktan sonra vücudumun kalanını kontrol etmeye başladığında, daha fazla morlukla karşılaşırken ifadesinin daha da sertleştiğini gördüm.

Başparmağıyla yüzümü okşayarak rahatlık hissi veriyor, bu hissin nedenini bir türlü anlayamıyordum.

Evde ailemden bu muameleyi göremeyeceğimden emin olduğum için, geçirdiğim gecenin üzerine alabileceğim tüm şefkate ihtiyacım olduğundan durumdan şikâyet edecek değildim.

Göz göze geldiğimizde tekrar yoğun öfkesiyle karşılaştığımda, nefesinin altından, “Benim olana dokunduğu için onu öldüreceğim,” diye fısıldadığını duyduğuma yemin edebilirdim.

Onun olan neye dokunmuştu? Marcus’un dokunmuş olabileceği her şeyi düşünmeye çalıştığımda makul bir cevap bulamadım, çünkü ona ait olmadığıma göre benden bahsediyor olamazdı.

Bana baktıkça ifadesi yumuşamaya başladı. Pozisyonumuzun iki yabancı için fazla samimi olduğunu fark edince, duruşumu düzeltip aramıza biraz mesafe koymak için yana doğru kısa bir adım attım.

Küçük gülümsemesinin yerini kaş çatma alınca, nedense onu huzursuz ettiğim için kötü hissettim.

“Beni kurtardığın için teşekkür ederim, Damien.” Bana kısaca gülümseyerek, “Bir şey değil,” dercesine başını salladı.

“Eşyalarımı alıp eve gitsem iyi olacak. Tekrar teşekkür ederim.”

Arkamı dönüp tekrar arka kapıya yöneldim. Hem vücudumdaki tüm kaslar ağrıyor hem de görüşüm hâlâ gidip geliyordu ama kendimi eve bir an önce atmam gerektiğinden şimdi duramazdım.

Elimi kapının koluna attığım anda Damien’ın sesini duydum.

“Seni her zaman kurtaracağım Sienna.”

Ufak bir tebessümle arka odaya ilerleyip eşyalarımı alarak gitmek için üstümü değiştirdim.

Neden sıradan bir erkek çocuğuna hayranlık duyan bir kız öğrenci gibi hissettiğimi bilmesem de bana ne zaman yaklaşsa bedenim bunu ele verdiğinden ondan etkilendiğimi biliyordum.

Vücuduma işlemiş güçlü bir enerji beni her fırsatta ona çekiyor gibiydi.

Hislerimi bir kenara bırakarak çantamı omzuma atıp giriş kapısından çıktığımda, otobüs durağına kadar yürümeyi düşünmek bile kaslarımın ağrımasına yol açsa da yürümeye koyuldum.

Otobüs durağına ne kadar çabuk varırsam, eve o kadar hızlı gidip yatağa girebilecektim.

Kulüpten daha beş adım uzaklaşamadan yanıma bir araba yanaştı. Bana hiç rahat yok muydu?

Camın açılmasıyla, sürücü koltuğundaki Damien ile yolcu koltuğundaki VIP odasından aşina olduğum tuhaf adamlardan biriyle karşılaştım.

Biraz önce sokağın girişinde etrafı kolaçan eden adamın da o olduğunu kestirebiliyordum.

“Seni eve bırakmamı ister misin melek?” Damien yürüyüş hızıma ayak uydurmak için arabayı yavaşlattı.

“Otobüse bineceğim, gerek yok.” Cevabımdan pek memnun görünmüyordu.

Arabayı yolu kenarına çektiğinde tanımadığım adam arabadan inip arka koltuğa geçti. Damien kafasını camdan dışarı uzatarak bana hayatımda gördüğüm en korkutucu bakışı attı.

“Arabaya bin melek, seni eve bırakacağım. Geçirdiğin geceden sonra otobüse binmenin akıllıca bir fikir olduğunu sanmıyorum.”

Olayın sıcağıyla hâlâ biraz sersemlemiş olduğum için haklı sayılırdı. Ya korktuğum başıma gelseydi diye düşündüğümde bile, tüylerim tepeden tırnağa ürperirken gözlerimin dolduğunu hissettim.

Bu geceki olayın tekrarını yaşamak istemediğimden Damien’la gitmenin en hayırlısı olduğuna karar verdim. Bana herhangi bir şekilde zarar vermek isteseydi, zaten ara sokakta eline mükemmel bir fırsat geçtiği için bana zarar vereceğini sanmıyordum.

Arabaya binip çantamı ayaklarımın dibine koyarak Damien’a adresimi tarif ettim. Bana güven verici bir tebessümle baktıktan sonra yola koyuldu.

Beş dakika kadar sessizlik içinde yol alsak da arkadaki sarışın sohbet açmak için doğru zaman olduğuna karar verdiğinden sessizlik pek uzun sürmedi.

Bir şey söylemesini bekliyormuş gibi dikiz aynasından Damien’a bakıyordu.

“Madem beni takdim etmeyeceksin, ben takdim edeyim. Merhaba, ben Cole, bu göt herifin en yakın arkadaşıyım. VIP odasında yaptığın gösterinin müthiş olduğunu söylemek istedim. Bunu yapmayı nereden öğrendin?”

Cole bahsedene kadar VIP odasında yaşananları neredeyse unutmuştum. Bahtsızlığımın yakama yapıştığı bu gece kocaman bir kaostu.

Omuzlarımı silktim. “Çok sık başıma geliyor. Her gün en az elli erkeğe ve bazen de bazı kadınlara kendilerine hâkim olmalarını söylemek zorunda kalıyorum. Kendimi sanırım zaman içinde, pratik sayesinde geliştirdim.”

Direksiyondaki parmak eklemleri bembeyaz olan Damien direksiyonu boğacakmış gibi görünüyordu ama öfkesini bana yönlendirme ihtimaline karşı ağzımı açmak istemedim.

Bunun üzerine araba sessizleşti. Kimse tek kelime etmese de son birkaç saati sindirme fırsatı verdiği için sessizlik hoşuma gitmişti. Bugün gerçekten de benim günüm değildi.

Çok geçmeden evimin önüne vardık. Evimiz çok büyük olmasa da bize yetiyor diye düşünüp, hiç vakit kaybetmeden çantamı alarak arabadan indim.

Damien’a bakmak için arkamı döndüm. Yine duygusuz bir hâl almış yüzü, cevabı sürekli değiştiği için içinden çıkamadığım bir problem gibiydi.

Sadece birkaç kez karşılaşmış olsak da yüzü hiçbir şeyi ele vermiyordu. Yüzünde sahici bir duygu gördüğüm tek an morluklarımı fark ettiği andı. İçimden bir ses, yapboz misali bu adama dair bazı parçaların tam anlamıyla oturmadığını söylüyordu.

“Bıraktığın için teşekkürler. Bu gece benim için yaptığın her şeye minnettarım.” Ona zoraki gülümseyip olabildiğince sessizce eve girdim.

Gecenin bu saatinde babam olacak o herifi uyandırmanın sonuçlarını düşünmek bile istemiyordum. Merdivenlere yönelsem de oturma odasının ışığının açık olduğunu görünce anında duraksadım.

Bu saatte ev halkından kimsenin uyanık olmayacağına emindim.

Büyük bir ehemmiyetle köşeden kafamı uzattığımda, sandalyede oturan babamın bana doğru baktığını gördüm.

Onunla göz göze geldiğimde nefesim kesildi, bu Damien’la göz göze gelmem gibi değildi. Bu seferki ürkütücü ve göz korkutucuydu. Uzun bir gece beni bekliyordu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok