Kenzo: Karanlığın Pençesinde - Kitap kapağı

Kenzo: Karanlığın Pençesinde

Ivy White

Bölüm 3

HAZEL

“Neden onu sorguya çekip duruyorsun?” dedi Annette beni savunarak. Chloe olanları izlerken şarabını yudumluyordu. Dante gözlerini gözlerime dikmişti.

“Çünkü burada ters giden bir şeyler var. Bu sormamın nesi yanlış?” dedi kaşlarını kaldırarak. Chloe kolumdan tuttuğu gibi beni ondan uzaklaştırdı.

Kulağıma, “Hadi, psikopat abimden uzaklaşalım,” diye fısıldadıktan sonra beni masadan kaldırdı. Restorandan çıktığımızda buz gibi hava karşısında kollarımı ovuşturdum.

“Ona aldırma. Sadece seni önemsiyor ama oldukça saldırgan olabiliyor.” Chloe bana anlayışla gülümserken restoranın girişine bakıp başımı salladım.

Bir süre Annette’le Dante’nin restorandan çıkmasını beklemiştik. Yanımıza geldiklerinde hepimiz arabaya doğru yürümeye başladık. Annette’in yüzü sirke satıyordu. Dante’yse gergindi.

Daha önce hiç görmediğim kadar hırçın yürüyordu, bu yüzden ellerimin nasıl titrediğini görmemesi için arkasında kalmaya karar verdim.

Neden özel hayatımı merak ediyordu ki? Buna hakkı yoktu. Hakkı olsa bile onunla ve o ürkütücü Kenzo’yla uğraşmak istemiyordum.

Rebecca’yla Trish’in onlarla takıldıktan sonra kaybolduklarını duymuştum. Duyduğuma göre geri döndüklerinde ikisi de eskisi gibi değildi. Societa Oscura’daki adamlar beladan başka bir şey değildi!

Dönüş yolculuğu sessiz geçmişti. Eve girer girmez kulübe gitmek için Chloe’yle hazırlanmaya başlamıştık. Vücudumu saran güzelim siyah elbiseme baktıktan sonra merdivenlere yöneldim. Çantamdan kimliğimi çıkarırken yüksek topuklu ayakkabılarımla merdivenleri inmeye çalışıyordum.

Chloe henüz hazır değildi. Ben de dışarıya çıkmadan önce bir bardak su içmek istemiştim.

Bir bardak suyun alkollü bünyeye iyi geldiğini duymuştum. Denemekten zarar gelmezdi, değil mi?

Dolaptan çıkardığım bardağa su doldurduktan sonra suyun hepsini tek seferde içtim. Eve girer girmez Annette’yle Dante odalarına çekilmişti.

Biz de hemen hazırlanmaya başlamıştık. Her şey bittiğinde gerçek bir kadına benziyordum. O genç kız havam yoktu.

Kapı aralığından, “Hiçbir yere gitmiyorsunuz,” diye bir ses duyduğumda gözlerimi devirdim. Bunun Dante olduğunu biliyordum.

“Yine ne istiyorsun?” Kollarımı kavuşturup arkamı döndüğümde neredeyse tepemde dikiliyordu. Bir elini belime koyduğunda geriye sıçrayarak tezgâha yaslandım.

Buz gibi naneli nefesi yüzümden yalnızca birkaç santim uzaktaydı. Üzerinde siyah uzun kollu gömleği, siyah kravatı, siyah takım pantolonu ve siyah parlak ayakkabıları vardı.

“Evde kalmanı istiyorum. Özellikle de bu hâldeyken. Bu gece birilerine kurşun sıkmak istemiyorum. Bunun için çok yorgunum Hazel.”

Beni tepeden tırnağa süzerken kıyafetimi onaylamadığını hissedebiliyordum ama bu onu ilgilendirmezdi. Sertçe yutkundum.

“Sen ne dersen de dışarıya çıkacağız Dante,” derken göğsünü ittim ama kıpırdamadı bile. Yapılı fiziği, bir kolunun benim iki kolumun toplamından daha uzun olması duruma yardımcı olmuyordu.

Onu geri ittiğimde göğsü bir kaya kadar sertti. Gömleğinin üzerinden karnının nasıl göründüğünü düşününce aklım başımdan gitti.

Yaklaşık iki yıl önce onu yatak odasında üstsüz gördüğümde bunu ilk elden deneyimleme şansım olmuştu.

Düşündüğümden daha büyük bir aleti olabilirdi ama gerçekle yüzleşmek istemediğim için beklentiye girmemeliydim.

“Hiçbir yere gitmiyorsunuz.” Hafif kirli sakalları yanağıma değerken boynuma doğru nefes alıp veriyordu. Vücudu, ona itaatsizlik etmeye kalkışırsam bana karşı koymaya hazır olduğunu söylüyordu.

Kim olduğunu sanıyordu da bana ne yapacağımı söylüyordu? Ben kimsenin kölesi değildim, asla da olmayacaktım.

“Hayır, gidiyoruz,” dedim kararlılıkla. Onu dinlemeyecektim.

“Tamam! Kenzo’yla Mac’i çağıracağım. Biz sizi götürürüz.” Dante beni mutfak tezgâhıyla vücudunun arasına hapsetmişti. Hareket edemiyordum!

“Hayır, siz gelmeyeceksiniz.” Benim gözlerime baktığı gibi ben de doğrudan onun gözlerine bakıyordum. Mideme kramplar girerken kendimi kötü hissediyordum.

“Dışarıdaki pisliklere güvenmiyorum Hazel. Kız başınıza dışarıya çıkmanıza asla izin vermem.” Dante’nin gözlerinde bir şey yakaladım ama ben ne olduğunu anlayamadan o şey hızla kayboldu.

“Bebek bakıcısına ihtiyacımız yok,” dedim omuzlarımı silkerek. Dante ellerini yumruk yaparak başını salladı.

“Ben öyle bir şey demedim. Gözümüzü açık tutmamız gerek. Çok fazla düşmanım var. Geceleri sokaklarda tek başınıza dolaşmanıza izin veremem. Şu anda benim gözetimimdesiniz.”

Ne demek istediğini anlıyordum. Chloe’yle benim insan ticareti çetesinin kurbanı olmamızdan endişeleniyordu ama birlikteyken bize bir şey olmazdı.

“Bizi rahat bırak. Bize bir şey olmaz,” derken başımı yana çevirdim. Bebek bakıcısına ihtiyacım yoktu.

“Hayatta olmaz. Üzerimi giyindikten sonra çocukları çağıracağım. Sonra hep birlikte gideceğiz.”

“Hayır!” dedim kesin bir dille.

“Evet. O kapıdan çıkmaya cüret edersen seni bacağından vururum. Yemin ederim ki bunu yaparım bebeğim, beni kışkırtma.” Dante bana göz kırparken ofladım. Beni sinir ediyordu.

“Senden nefret ettiğimi biliyorsun, değil mi?” Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Şu anda burada olması beni çıldırtıyordu. Ne cüretle beni tehdit edip bana ne yapacağımı söylerdi!

“Hislerimiz karşılıklı hayatım.”

Ona bakmayı kesip bardağımı yeniden doldurmak için arkamı döndüm. Ağzım aşırı kurumuştu. Ses tellerim boğazımın arkasını kaşındırıyor, bu da beni rahatsız ediyordu.

Dante bana çok yakındı, yakın derken aşırı yakın demek istiyordum. Vücudunun sıcaklığını hissedebiliyordum. Dante beni rahatsız ediyor, elim ayağıma dolanıyordu.

Beni kışkırtan ve bana ne yapıp ne yapamayacağımı söylemekten hoşlanan bir erkekle daha önce hiç tanışmamıştım. Bu adam beni gerçekten rahatsız ediyordu!

Sol elini belime doladığını hissettiğimde bardağımı tezgâha bıraktım. Dante saçlarımdan tutarak hızla başımı geriye doğru çekti.

Elini boynuma doğru hareket ettirirken olduğum yerde donup kalmıştım. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki tepki verecek zamanım bile olmamıştı. Olan biteni kavradığımda yüzüm ona dönüktü.

Nefesimi tutmuş, doğrudan yeşil gözlerine bakıyordum.

Kalbim göğsümün içinde parçalanıyor, boğazım daralıyordu. Yön duygumu kaybediyordum.

“Yoksa bana yine hayır demeye mi çalışacaksın?” diye sordu cılız bir sesle. Ama bu kulağa daha çok bir tehdit gibi geliyordu. Evden çıkmaya çalışırsam beni vuracağını söylemişti.

Saçımı sıkıca tutarken kontrolü tamamen eline almak için elini saçlarıma doladı. Canımı acıtmıyordu ama kendimi tehdit altında hissediyordum.

Beni kendisiyle mutfak tezgâhının arasına sıkıştırmak için sırıtarak bir adım daha attı. Kendimi kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum.

Tek duyabildiğim şey senkronize olan nefeslerimizdi. Avuçlarım terliyor, vücudum titriyordu. Bunun adrenalin mi yoksa korku belirtisi mi olduğundan emin değildim.

Daha önce de dediğim gibi, bu adamın neler yapabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yıllar önce onu kışkırttığıma pişman olmuş, bu zamana kadar korkuyla yaşamıştım.

“Bunu hayır olarak kabul ediyorum. Aferin kızıma, uslu dur.” Gözleri onunla tartışmaya girmememi söylüyordu ama bu benim doğamda vardı. Gücüyle beni sindireceğini sanan bir adama asla boyun eğmeyecektim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok