Dağyarı Sürüsü - Kitap kapağı

Dağyarı Sürüsü

Lora De La Cruz

Aile

SERENA

Amanda, Serena’yı sürü evine sürükleyip küçük bir yemek odasına götürdü. Serena, dağ motifli işlemeleri olan ve üzerlerine büyük bir M harfi kazınmış çift taraflı kapıların arkasından yüksek sesli konuşmaları duyabiliyordu. Yemek odasına girmeden önce kuzenine, “M ne anlama geliyor?” diye sordu.

“Alfa’nın soyadını temsilen. Moon ailesi soylarının başından beri bu sürüye liderlik ediyormuş, şu anki Alfa Sebastian Moon, dördüncü Alfa.”

Amanda kapıları açtığı anda yemek odasına beş saniyelik bir sessizlik çöktü. Ardından herkes ona hoş geldin derken konuşmalar yeniden yükseldi.

Serena ile Amanda’dan önce sürü evine girmiş Büyükbaba Tim, büyük masanın başında oturuyordu. Yüksek sesle ıslık çalınca oda tekrar sessizliğe gömüldü. Masanın diğer ucuna gelip Serena’nın koluna girdi.

“Hepinizi Trina teyzenizin en büyük çocuğu Serena Black ile tanıştırmak istiyorum. Trina’nın son ziyaretinde onun küçük erkek kardeşi Elijah ile tanışmıştınız. Ona sıcak bir hoş geldin sunalım ve evinde hissettirelim.”

Bu defa ona herkes hoş geldin dedi.

Tim, Serena’yı önce Milo dayısı ve Elise teyzesinin yanına götürdü. Milo, Trina’nın ağabeyi ve Dağyarı Sürüsü’nün lider savaşçısıydı.

Milo gülümseyerek, “Tanıştığımıza memnun oldum, Serena,” dedi. “Çok iyi bir savaşçı olduğunu duydum. Antrenman yarın sabah beşte başlıyor, geç kalma.” Yeğenine göz kırptıktan sonra kuzenlerin tanışması için onların yanından ayrıldı.

Yemek odasındaki testosteron kokusuna bakılacak olursa Tim, Amanda’nın akrabalarının erkeklerden oluştuğu konusunda şaka yapmıyordu. Serena tanıştığı kişilerin adlarını aklında tutmaya çalışıyordu.

İlk olarak, Amanda’nın ağabeyleri Connor ve Cameron’la tanıştı. Connor, Sarah’yla çiftleşmişti ve Sarah belli ki sürüdeki Amanda ile Serena’nın yaşına yakın tek kadındı. Ayrıca yakın zamanda Thomas adında bir bebekleri olmuştu.

Adını açıkça Serena’nın dedesinden almış diğer dayısı Timothy ise Katherine ile evliydi. Yeni on sekiz yaşına girmiş Jeffrey, hâlâ lisede okuyan Michael ve Evan adlarında üç oğulları vardı.

Son olarak, teyzesi Elise’in erkek kardeşi Eric ve onun eşi Samantha ile tanıştı. Onların da Ryan, Brandon ve Cooper adında üç oğlu olmuştu.

Bunların hepsini aklında tutması gerekiyordu. Bu yemeğin sonuna kadar isimlerden hiç değilse birkaçını aklına tutabilmeyi diliyordu.

Sürü evine girmeye dair endişelerine rağmen neyse ki rahat hissediyordu. Yeni tanışmış olsalar da aile fertleriyle tıkanmadan sohbet edebiliyordu ve yemekler oldukça lezzetliydi.

Tatlı servisi sırasında kapı çaldı. Kısa bir süre sonra kıvırcık kahverengi saçlı, gri gözlü ve uzun boylu kaslı bir adam yemek odasına girdi. Tim’e hitaben, “Uğrayıp misafirimizle tanışmak istedim. Alfa adına hoş geldin diyeyim dedim,” dedi.

Tim gülümseyerek adamla tokalaştı. “Evet, elbette. Müsaadenle. Serena,” diye seslenerek Serena’yı yanına çağırdı.

Serena endişeyle gülümseyerek onlara doğru yürüdü.

“Bu Beta Jackson Gunner. Alfa iş seyahatinde olduğu için Beta Jackson seni karşılamak istemiş.” Tim, Jackson’a döndü. “Beta, bu benim en büyük kızımın çocuğu, Serena Black. Kızım Trina’yı hatırlarsın, oğlu Elijah’la birkaç kez ziyarete gelmişti.”

Beta onu açıkça ölçüp biçerken elini Serena’ya uzattı. “Tanıştığımıza memnun oldum, Serena. Büyükbabandan seninle ilgili birkaç şey duydum. Dağyarı Sürüsü’ne hoş geldin. Anladığım kadarıyla Milo’dan eğitim alacak ve Billings’teki üniversiteye devam edeceksin, bu yüzden umarım burada geçireceğin zaman senin adına verimli olur.” Serena’nın gözlerinin içine baktı. “Milo serttir. Ülkenin dört bir yanından kurtlar ondan eğitim almak için buraya gelir, umarım buna hazırsındır.”

Çetin bir eğitimden korkmayan Serena sadece gülümseyerek Jackson’la sıkıca tokalaştı. “Kesinlikle hazırım efendim. Beni burada, sürünüzde ağırladığınız için teşekkür ederim. Burası çok güzelmiş.”

Tanışma faslı bittikten sonra herkes yeniden sohbetine daldı. Serena, Jackson’ın elini bıraktığı anda Beta’nın Amanda’yla selamlaştığını gördü.

Tim, Jackson’ı tatlı için kalmaya davet edince o da davete icabet ederek Amanda ile Serena’nın karşısına oturdu. Onların gelecek birkaç günlük programını konuşmalarını dinlerken sessiz kalan Beta, kısa bir süre sonra Milo’yla bazı antrenman planları hakkında konuştu. Birkaç dakika sonra da müsaade isteyerek odadan ayrıldı.

Ardından kuzenler Serena’ya Colorado’da Beta kızı olarak yaşadığı hayatı sordu. Yaşantısını büyük bir keyifle onlara anlatan Serena, daha önce sürü topraklarından hiç ayrılmadığını söylediğinde yaşadıkları şokun keyfini çıkardı.

Jeffrey araya girerek, “O zaman seni şehirde gezdirmemiz gerekecek. Billings’te hem yapılacak çok şey var hem de yürüyüş ve koşu için çok güzel alanlar bulunuyor. Hatta bir gün derslerden sonra seni gezdirebilirim. Ben de okulda olacağım,” dedi.

Serena, “Teşekkürler, Jeffrey,” diye yanıtladı. “Hayatımdaki değişikliklere alışmak için sabırsızlanıyorum. Her şey çok yeni, bu yüzden biraz gergin olduğumu itiraf etmeliyim. İnsanlar konusunda pek tecrübem yok. Uçak yolculuğum bile epey gergin geçti.”

Bir süre sonra hepsi dağılınca Amanda ile Serena küçük kulübeye geri döndü. Serena bir sürü ortak noktaları olduğunu ve hatta üniversitede aynı dersleri alacaklarını öğrendiğinde çok mutlu oldu. Ama onu içten içe dürten bir şey vardı. “Ee, Alfa nasıl biri? Onunla ilgili birkaç söylenti duydum. Kime buraya geleceğimi söylesem her kafadan bir ses çıktı.”

Amanda kulübeye girip kapıyı arkalarından kapattıktan sonra oturma odasındaki koltuğa oturup koltuğun minderine vurarak Serena’yı yanına davet etti. Serena kuzeninin yüzündeki imalı gülümsemeyi görmezden gelerek yanına oturdu.

Amanda, “Neler söylediklerini az çok tahmin edebiliyorum,” dedi. “Söylentileri benimle paylaşmak ister misin?”

Serena soru üzerine gerginlikle tişörtünün kenarlarıyla oynamaya başladı. “Şey… Acımasız biri olsa da inanılmaz yakışıklı olduğunu söylediler. Ayrıca yirmi beş yaşında ve bekâr olduğunu da.”

Amanda büyük bir sır verecekmiş edasıyla öne doğru eğildi. “Çok yakışıklı olduğu tartışmaya kapalı. Ayrıca şimdiye kadar hissettiğim en güçlü Alfa aurasına sahip ve inan bana bir sürü Alfa’nın yanında bulundum. İki yıl boyunca eşini aradı ama sonra Ay Tanrıçası’nın doğru zaman geldiğinde eşini ona göndereceğini söyleyerek vazgeçti. Acımasızlığına gelince, tam olarak neyi kastettiklerinden emin değilim. Yine de kurdunun amansız olduğunu ve savaş sırasında gözü kara davrandığını rahatlıkla söyleyebilirim ama muhtemelen çoğu Alfa böyledir.” Omuz silkti.

Serena arkasına yaslanıp çıplak ayaklarını sehpaya uzattı. Alfa ile tanışmak, sürüsünde kalmasına izin verdiği için ona teşekkür etmek için sabırsızlanıyordu. Bunu elbette tanışma faslını aradan çıkarmak için istiyordu.

Serena’nın en büyük problemi her zaman belayı üzerine çekmesiydi. Ele avuca sığmayan bir ergenlik geçirmişti ve bunun getirdiği alışkanlıkları geride bıraktığını düşünse de ortalığı karıştıracağından ve bunun ailesinin kulağına gideceğinden korkuyordu. Zaten babası onu zorla Montana’ya gönderdiği için araları limoniydi.

“Bilgilendirme için teşekkürler, Amanda. Alfa umarım beni sever ve sürüme olumsuz bir geri dönüş yapmaz. Nihayetinde babamın gözüne girmek zorundayım.” Serena koltuktan zıplayarak kalktı. “Eşyalarımı yerleştirip duş alsam ve yatağa girsem iyi olacak. Antrenmana geç kalmamam söylendi.”

Bu emri babasının verdiğini bilen Amanda gözlerini devirdi. “Anlıyorum. Sabah görüşürüz. Rahatına bak.”

Amanda da koltuktan kalkınca ikisi de odalarına çekildi. Serena başını yastığa koyar koymaz uykuya daldı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok