Çakma Kız Arkadaşım - Kitap kapağı

Çakma Kız Arkadaşım

Jane Martana

Dördüncü Bölüm

ATHENA

Sabahın beşinde mutfakta kurabiye ve kapkek pişirmekle meşguldüm. İyi bir oyuncu olmasam da en azından hamur işinde yetenekliydim.

İki saat sonra duşa girdim, makyajımı yaptım ve saçlarımı hafifçe kıvırıp yarım atkuyruğu yaptım. Elbisemi ve beyaz topuklu ayakkabılarımı giydikten sonra aynada kendime baktım.

Düzgün olmamış sarı buklelerimi düzeltirken mavi gözlerim kocamandı.

Gerilme, Athena.

Altı üstü bir aile buluşması.

Sen Ares’in çakma kız arkadaşısın, gerçek kız arkadaşı değil.

O sırada telefonum çaldı. Hemen açtım.

Ares, “Selam, lobinin dışındayım. Hazır mısın?” diye sordu.

Derin bir nefes alarak, “Evet, hazırım,” dedim. “Hemen çıkıyorum.”

Kendimi mutfakta buldum. İkramları koyduğum kutuları aldıktan sonra, Chanel marka çantamı alıp omzuma astım.

Ares’in siyah Audi’si kapının önünde bekliyordu. Lobinin kapısını açamadığımı görünce hemen dışarı çıkıp elimdeki iki plastik kutudan birini aldı.

Kutulara şaşkın şaşkın bakarak, “Bunlar ne?” diye sordu.

“Erken kalkıp bir şeyler pişirdim,” diye cevapladım.

“Tanrım…” diye iç çekti.

Arabanın hemen önünde, dehşetle yüzüne baktım. “Ne oldu? Neden öyle dedin?”

“Büyükannemi kendine hayran bırakacaksın.”

Kocaman gülümseyerek, “Gerçekten mi?” diye sordum.

Başını sallayarak benim için arabanın kapısını açtığında elimde olmadan onu inceledim.

Elbisemdeki beyaz çiçeklerle uyumlu, beyaz bir gömlek giymişti. Kollarını dirseklerine kadar kıvırarak dövmesini yine ortaya çıkarmıştı. Şimdi daha yakınında durduğum için, bir Anka kuşu ile Roma rakamlarından oluşan dövmesini çok net görebiliyordum.

Oturmadan önce arka kapıyı açıp kek kutusunu koltuğa yerleştirdim. Elindeki kurabiyeleri de alıp diğeriyle birlikte emniyet kemeri ile bağladım.

Ares bana deliymişim gibi bakarak, “Düşmez, Athena,” dedi.

“Hiç belli olmaz.”

Başını iki yana salladı. “Çok tuhafsın.”

Cık cık yaparak, “Sen daha tuhafsın,” diye karşılık verdim.

“Tamam, bin artık. Geç kalacağız.”

Sözünü dinleyip arabaya bindim. O sürücü koltuğuna otururken ben de emniyet kemerimi taktım.

Arabayı çalıştırırken, “Bu arada iyi görünüyorsun,” dedi.

“Burada kimse yok, iltifat etmek zorunda…”

“Sözleşmeyi okudun mu?” diye sordu. “Elbisenin altına bir kopyasını koymuştum.”

Ah, gözümden kaçmış. “Hayır, henüz okumadım. Neden?”

“Bu gece eve gittiğinde oku mutlaka.”

Yüzüne kuşkuyla baktım. “Niye? İçinde tuhaf bir şey mi var?”

Kıkırdadı. “Ne yazık ki çoktan imzaladın.”

Koltuğumda dönüp ters ters bakarak, “Oraya ne yazdın, Ares?” diye sordum.

Daha çok güldü. “Sadece takılıyorum. Ama oku lütfen. Kuralları çiğnemek...Ceza ~ile sonuçlanabilir.”

Son kısmı söylerken sesini alçaltması içimi gıcıkladı.

“Nasıl yani? Para cezası gibi mi?” Para cezasını kastettiğini sanmıyorum, Athena, diye geçirdim içimden~.~

Sorumu duymazdan geldi. “Okuman gereken ~şey nasıl tanıştığımızla ilgili maddeydi. Hikâyelerimizin tutarlı olduğundan emin olmalıyız.”

“Ah, doğru,” dedim sessizce, camdan dışarı bakarak. “Evet, çok mantıklı.”

“Lise üçte tanıştık ki yalan değil. Dört ay önce mezunlar buluşmasında tekrar karşılaştığımızda sana çıkma teklif ettim.”

“Tamam, ama o buluşmaya katılmadım.” Davetiyeyi almıştım ama o gece yoğun bir mesaim olduğundan gidememiştim.

“Ben de katılamadım. Çok meşguldüm. Ama onlar bilmiyor. Her neyse, iki ay önce Vegas’ta kısa bir tatile çıktığımızda sana kız arkadaşım olmanı teklif ettim.”

“Ne kadar romantik,” diye alay ettiğimde gururla gülümsedi. “Sen son iki aydır mankenlerle ve aktrislerle takılmıyor muydun?” diye sordum.

Sırıttı. “Beni mi takip ediyorsun?”

“Her yerde boy boy fotoğrafların var, Ares.”

“Onları hallettim. Soran olursa hepsi platonikti ve senin ~için sorun değildi.”

“Onlara para verdin, değil mi?”

Kırılmış gibi elini göğsüne koyup şaşkın bir nefes verdikten sonra, gülerek yola odaklandı. “Tamam, tamam, verdim.”

Göz devirdim. “Tamam, ama ailen neden şimdiye kadar benden haberi olmadıklarını sormayacak mı?”

“O da kolay. Sen gizli kalmasını istedin, ben de kararına saygı duydum. Ayrıca, yeni restoranınla meşgulsün, unutma.”

İç çekerek önümüzde uzanan yola baktım. Kendime hatırlatmam gereken bir şey varsa o da Ares’in iyi bir oyuncu ve çok tatlı dilli biri olduğuydu, yani söylediği şeylerin altında bir anlam aramanın anlamı yoktu.

Aranızdaki her şey iş, Athena.

“İyi bir yalancısın,” dedim.

“İş hayatında ve işleri kendi lehime çevirmekte iyiyimdir. Benimle gerçekten çıkmayı ummuyordun, değil mi?” diye sordu, alaycı bir ses tonuyla.

Ukala bir sırıtışla, “Bence tam tersi,” dedim.

Gülerek kafa salladı. “Bu konuda haklısın, aşkım.”

Aşkım dediğini duyunca donakaldım, hemen içimden kendimi azarladım. Daha az önce onun ne kadar tatlı dilli biri olduğunu düşünmemiş miydim?

“Ateşli, heyecanlı, özgür ruhlu birisin ve büyük hayallerin var. Asıl seninle çıkmak istemeseydim garip olurdu. Ama evlenmeyeceksin. Evlilik anlaşmayı bozar.”

Ona döndüm. “Evlilikten neden nefret ettiğini bilmiyorum ama ben şahsen biriyle dünyayı keşfetmenin eğlenceli olacağını düşünüyorum.”

Başını iki yana salladı. “Bazı dünyalar yalnız keşfedilmek içindir. Tüm varlığımı eninde sonunda benden alacak bir eş yerine, her şeye tek başıma sahip olmayı tercih ederim. Kimseye yetemem.”

Arabada bir anlığına bir sessizlik oldu. Ares’in direksiyonu daha sıkı kavradığını fark ettim, sanki söylememesi gereken bir şey söylemiş gibiydi. Sanki daha önce biri yüzünden incinmişti.

Boğazını temizledikten sonra, “Neden erkek arkadaşın yok? Bir sürü hayranın olduğuna eminim ama yıllardır bekârsın,” dedi.

“Ne? Bunu nereden biliyorsun?”

Direksiyona hafifçe vurdu. “Geçmiş araştırması, Athena. Evet, anlat bakalım.”

Bana bakmadığı hâlde dik dik baktım. “Şey... Hâlâ gerçekleştirmek istediğim pek çok hayalim var o yüzden bunu gerçekten düşünmedim. Amadoğru adam karşıma çıkarsa onunla çıkarım tabii ki.”

Ares düşünüyormuş gibi mırıldandı. “İkimiz bir ilişki içindeyken kimseyle çıkamayacak olman çok kötü.”

“Çakma ilişki,” diye düzelttim.

“Madde 23,” diye itiraz etti.

Kaşlarımı kaldırdım. “Sözleşmeyi ezberledin mi?”

“Evet.”

“Ya sonunda ruh eşimi bulursam? Ya gelecekteki kocam senin kuzenlerinden biriyse? Yakışıklı kuzenlerin falan var mı?”

Şakama gülmedi. “Madde 12’ye göre sözleşmeyi süresi dolmadan sonlandıramazsın.”

Alaycı bir gülüşle kollarımı kavuşturdum. “Çok gıcıksın.”

“Hayır, sen gıcıksın.”

Arabayı yanaştırdığı büyük kapılar açıldığında ağzım açık kaldı.

Hayatımda hiç bu kadar büyük bir ev görmemiştim. Sütunları ve yuvarlak garaj yolunun ortasında bir fıskiyesi olan, üç katlı bir malikâneydi. Hatta bir yer altı otoparkı bile var gibiydi.

Ares mülke doğru sürerken nutkum tutulmuştu ama hem onun hem ailesinin milyarder olduğu düşünülürse böyle bir malikâneye sahip olmaları normaldi.

Arabadan indiğimde etrafıma baktım. Balonlarla, çiçeklerle süslenmiş pembe renkli ön kapıda elinde şampanya kadehleri ile dolu bir tepsiyle bekleyen bir adam vardı. Ares kek kutusunu bana verip kurabiye kutusunu kendi aldı.

Ben bir şey söyleyemeden kolunu belime dolayıp beni kendine çektiğinde irkildim, onu itmek istedim ama beni bir bakışıyla durdurdu.

“Madde 21’e göre, herkesin önünde sevgimizi göstermeliyiz,” diye gülümseyip yanağıma bir öpücük kondurarak beni utandırdı. “Madde 25’e göre de seni istediğim zaman öpebilirim.”

Ön kapıya yürürken, “Haksızlık bu. Ya ben seni öpmek istemezsem?” diye mızmızlandım. Bizi gören uşak hemen, herkesin toplanmış olduğu bahçeye gitmemizi söyledi.

Ares beni bırakıp büyükannesinin yanına gitti. Sarılıp yanağından öperken, “Büyükanne! Mutlu yıllar!” dedi.

Büyükannesi minyon, güzel bir kadındı. Kısa, kahverengi saçları, Ares’inki gibi kahverengi gözleri vardı. Çok zarif, zengin bir duruşu vardı. Ayrıca hiç de yetmiş beş yaşında gibi görünmüyordu.

Bana dönerek, “Kim bu güzel hanımefendi, Ares?” diye sordu.

“Büyükanne, seni Athena ile tanıştırmak istiyorum. Kız arkadaşım.”

“Merhaba, ben Athena. Doğum gününüz kutlu olsun, Bayan Anderson. Umarım kek ve kurabiye seviyorsunuzdur. Bu sabah size biraz pişirdim,” dedim, tatlı tatlı gülümseyerek.

Ellerini kavuşturarak, “Çok tatlısın, Athena! Çok teşekkür ederim ve lütfen bana Lily de. Haftalardır Ares’ten seni buraya getirmesini istiyordum ama sürekli bahaneler uyduruyordu,” diye cevap verdi.

Ona dönüp, “Haftalardır mı, Ares?” diye sorduğumda Ares sadece sırıttı. ~Kabul edeceğimden o kadar emindi yani!~

“Çok özür dilerim, Lily,” dedim. “Restoranımın açılış hazırlıkları ile meşguldüm.”

Kolumu okşayarak, “Sorun değil, canım,” dedi. “Bu çocuğun bana yalan söylediğini düşündüm, çünkü gençlerin deyimiyle... Tam bir~kaşar~oldu.”

Ares kolunu hızla belime dolayıp yanağıma bir öpücük kondururken Lily de içinden bir tane almak için kapkek kutusunu açtı.

“Kapkeke bayılırım, Athena. Çok teşekkür ederim,” diyerek keki ısırdı. Onu izlerken çok gergindim.

“Merak etme, büyükanne, bir şey olursa seni hastaneye…”

Ares’in koluna vurarak, “Ares!” dedim.

Lily, “Tam bir baş belası, değil mi?” diye gülümsedi.

“Evet, bazen biraz sinir bozucu olabiliyor,” diye mırıldandım.

Lily uşağa iki kutuyu da alıp odasına koymasını söylemeden önce, “Bunlar çok güzel olmuş, Athena,” dedi.

Ares, “Bizimle paylaşmayacak mısın?” diye itiraz etti.

Lily, “Hayır,” diyerek arsızca sırıtırken koyu kahverengi saçlı, güzel bir kadın yanımıza geldi. Ares’in annesi olduğunu şıp diye anladım. Orman yeşili gözleri dışında her şeyiyle ona benziyordu.

“Kim bu güzel kız?” diye sordu.

“Merhaba, ben Athena…”

Ares, “Kız arkadaşım,” diye araya girince kadın hafifçe kaşlarını kaldırdı. Bana sarılmadan önce bir bana bir Ares’e baktı.

“Tanıştığımıza çok memnun oldum, Athena. Ben de Ares’in yalan söylediğini düşünmüştüm,” dedi.

Gülümsedim. “Benim hatam. İşle çok meşguldüm, Bayan…”

“Lütfen bana Rachel de. Ben Ares’in annesiyim ve sonunda tanıştığımıza çok memnun oldum. Hakkında çok iyi şeyler duyduk.”

Bir kez daha Ares’e baktım. Sırıttığı anlaşılmasın diye beni başımın üstünden öptü.

“Öyle mi?” diye sordum. “Hım… Ne gibi şeyler?”

Rachel güldü. “Endişelenme. Harika bir şef olduğunu duyduk.”

“Ah…” Ares’in sürdürmek zorunda kalacağım herhangi bir yalan söylemediğini öğrenince rahat bir nefes aldım. “Evet, şefim. Şehirdeki Skye’da çalıştım ve kısa süre önce kendi restoranımı açtım.”

Lily heyecanla, “Bana kapkek pişirmiş!” diye ekledi.

Rachel, “Açıldığında restoranına gelmeyi çok isteriz,” dedi.

Nazikçe başımı salladım. “Sizin için yemek pişirmekten keyif duyarım, Rachel.”

Lily kiraladığı fotoğrafçıya dönerek başını salladı. “Ares geldiğine göre artık fotoğraf çekilebiliriz!”

Fotoğrafçı herkese kendisini takip etmesini işaret ederken, “Lütfen herkes çimlerin üstüne çıksın!” diye seslendi.

Ares bana baktı. “Bir dakikalığına müsaade eder misin?”

Onu o tarafa doğru iterek, “Tabii, git,” dedim. O da Lily ile Rachel’ı takip ederek uzaklaştı.

Uşaklardan birinden bir kadeh şampanya aldıktan sonra, ayağa kalktım ve fotoğraf çekiminin bitmesini beklerken şampanyamı yudumlamaya başladım. Derken kulağıma bazı fısıltılar geldi.

“Son bulduğuna bir bakın,” dedi bir kadın. “Ne kadar sıradan biri. Onda ne buluyor ki?”

Göz ucuyla baktığımda hemen gözlerini kaçırdı.

“Yani, kadını ona yapıştığı için suçlayamam,” dedi, daha sessiz bir şekilde. “Adam seksi ve ~zengin.”

Yanaklarım kızardı. İnsanlar hakkımda böyle mi düşünüyor?

“Geçen yaz arkadaşımla yatıp sonra da onu tanımıyormuş gibi davrandı.”

Bir başkası, “Pislik herif,” dedi. “Geçen yıl Başkan’ın torunuyla yattığını biliyor muydunuz? Muhtemelen içeriden bilgi ticareti ve siyasi çıkarlar uğruna yapmıştır.”

Şaşkın bir nefes duyuldu. “Bu, yasal mı ki?”

Arkamdan bir başkası fısıldadı: “Duyduğuma göre babası ondan bıkmış.”

“Kim bıkmadı ki?” diye cevap verdi bir diğer kadın.

Birisi alaycı bir gülüşle, “Adam pisliğin teki,” dedi. “Zamparadan başka bir şey değil.”

Kendimi öfkeyle yere bakarken buldum. İlişkimiz oyun olabilirdi ama onlar gerçek olduğunu düşünüyorlardı. Eğer onu kötülemek istiyorlarsa korkaklığı bırakıp yüzüne söylemeliydiler.

“Merhaba!”

İrkilerek arkamı döndüğümde yanımda duran bir adam gördüm. Bahçeyi yansıtan bir güneş gözlüğü takmıştı ve elinde bir kadeh şampanya vardı.

Gülümseyerek, “Ares’in yeni kız arkadaşı olduğunuzu duydum. Ben de Ben,” diyerek elini uzattı. Tokalaşırken, “Tanıştığımıza memnun oldum, Bayan…” diye devam etti.

“Matthews. Athena Matthews,” dedim. “Lütfen bana sadece Athena deyin. Andersonların arkadaşı mısınız?”

“Daha ziyade iş arkadaşı diyelim.” Güneş gözlüklerini çıkarırken kocaman gülümsedi. Yeşil gözleri parlıyordu, beni gördüğüne çok sevinmiş gibiydi. Tuhaf… “Peki, ikiniz nasıl tanıştınız?” diye sordu.

“Liseden arkadaşız.”

Şampanyasını yudumlayarak başını salladı. “Uzun zamandır mı çıkıyorsunuz? Ares genelde bu kadar ketum bir adam değildir.”

Kaşlarımı çattım, bu işin nereye gittiği konusunda emin değildim. “İlişkimizi gizli tutmak isteyen bendim. İlgiden hoşlanmıyorum.”

“Şaşırdım. Genelde kadınlar Ares Anderson ile çıktıklarını herkese duyurmak isterler,” diye güldü. Biraz tuhaf hissetmekle birlikte ben de güldüm.

“Yok... Ben istemiyorum.”

“O adam vahşi bir at gibi. Onu evcilleştirmeyi nasıl başardınız?”

Bocaladım. “Ben, şey... Aslında…”

“Tüm o skandalları sizi rahatsız etmiyor mu?” Şampanyasını yanından geçen uşağın tepsisine bırakıp dikkatini tamamen bana verdi.

“Eminim Başkan’ın gözüne girmek için Reina Hills ile yattığını biliyorsunuzdur. Bayan Hills, Ares’ten zührevi bir hastalık kaptığını iddia ediyor. Bu konuda herhangi bir sorun yaşadınız mı?”

Ağzım açık kaldı. “Anlamadım?”

“Peki, sadakatsizliklerle dolu geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ona güveniyor…”

Birden yanımda biri bitti. Ares, Ben’i gömleğinin yakasından tuttuğu gibi benden uzaklaştırırken, “Burada ne işin var lan?” diye haykırdı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok