Sahne Işıklarının Altında - Kitap kapağı

Sahne Işıklarının Altında

Andrea Wood

Dördüncü Bölüm

Steele

Çocuklarla kahvaltı için buluşmuştuk. Odalarımıza dönüp konser için üstümüzü değiştirmeden ve üniversiteye gitmeden önce kahvaltı için yaklaşık bir saatimiz vardı.

İster bir barda ister bir arenada olsun, bir konsere hazırlanırken atmamız gereken adımlar vardı. Ses kontrolü, konser düzenlemenin önemli bir parçasıydı.

Elbette elemanlarımız her enstrümanı her şarkı için ayarlayabilir, her enstrümanın doğru ses seviyesinde olduğundan ve mikrofon sesinin hayranların beni duyabilecekleri kadar yüksek olduğundan emin olabilirlerdi.

Ama kendimizden başka kimseye güvenmediğimiz için bunu grup olarak yapmayı tercih ediyorduk.

Sorumlu olmayı tercih ettiğimiz bazı şeyler vardı. Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsanız bunu kendiniz yapmalıydınız.

Sahne arkasında genç bir grubun performansını izliyordum. Görünüşe göre yarışmanın bir parçası da yerel kampüs gruplarından bazılarının bizim için açılış yapmasına izin vermekti. Bu arada, bunu bu sabah öğrenmiştik.

Burada epey yetenek vardı. Ama hiçbiri bizim tarzımızda değildi. Genellikle başka bir sanatçı sizin için açılış yaptığında en azından sizinle aynı türde olurdu.

Bu, kalabalığın enerjik olmasına ve assolisti görmek için heyecanla coşmasına yardımcı olurdu. Ne yazık ki bu grupların bunu başarabileceğini sanmıyordum.

Genelde sahneye çıkmadan önce sahne arkasında grupla birlikte ısınma hareketleri yapardım.

Ama bu gece nedense kendimi burada, sahnenin kenarında, ince kırmızı bir perdenin arkasına gizlenmiş, kalabalığa bakarken bulmuştum.

Bir üniversite kampüsü için oldukça büyük bir salondu. Sadece bu salonda binden fazla kişiyi ağırlayabileceklerine bahse girerim.

Sahnenin yakınında devasa bir kalabalık vardı. İnsanlar büyük bir yığın hâlinde sahneye olabildiğince yaklaşmak için birbirini itiyordu.

Sırf gruba ulaşabilmek için birbirlerinin ensesinde soluyor, yabancıların bedenlerine sürtünüyorlardı. İşte buna heyecan derler. Sahnenin tam dibinde durduğunuzda adrenalin patlaması yaşardınız.

Sanatçıya bu kadar yakın olmak… Bir zamanlar o çocuk olduğumu hatırlıyordum. Bu çok uzun zaman önceymiş gibi geliyordu.

Müzik festivallerinde en sevdiğim grupların performanslarını izlemek için paslı metal çitlerden atlardım ya da içeriye girmem mümkün değilse mekânın dışında, bir kaldırımda ya da çimlerde oturur sadece şarkıları dinlerdim.

Bazen konserlere yalnız giderdim, bazen de müzikten benim kadar hoşlanan birkaç arkadaşımı davet ederdim.

Onlar da evlerindeki buzdolabından gizlice birkaç bira aşırır, buz dolu bir soğutucuya koyardı. Sonra da canlı müzik eşliğinde kendi partimizi verirdik. Müthişti.

Harika zamanlar ve müthiş anılar…

Aynı zamanda boktan hayatımdan bir kaçıştı. Yine de, yıllar sonra şu an bulunduğum yerde olacağımı bilseydim hayat çok daha kolay olurdu.

Kariyerimde kendim ve grup için belirlediğim her dönüm noktasına ulaşmıştım. Bugünlerde, sanki bir zamanlar öyle olduğum, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan o lanet çocuğu bulmayı bekliyor gibiydim.

Bizi dinlemek için çitlerden atlıyor. Bizi çalarken görmek için… ~İşte bu bizim kariyerimiz olurdu, benim kariyerim.

Sapık gibi seyircileri dikizlemeye geri döndüğümde en arka sırada bir kız gördüm ama tam seçemeyeceğim kadar uzaktaydı.

Orada öylece oturduğunu görebiliyordum, burnu havada birine benziyordu. Belli ki burada olmak istemiyordu. Yüksek sesle güldüm.

Sahneye çıkana kadar bekle, bakalım bu tavrını değiştirebilecek miyim?

Onun gibi insanların bizim konserimize gelmesi pek sık rastlanan bir durum değildi çünkü genellikle konser için bilet parası ödüyordunuz, sevmediğiniz bir grubun konserine neden para veresiniz ki?

Onun bakış açısını nasıl değiştireceğimi çok iyi biliyordum. Bu her seferinde işe yarardı.

Saatime baktım. Gösteriye yirmi dakika vardı. Grubun yanına geri dönsem iyi olacaktı. Bu lanet mekânı sallamanın zamanı gelmişti.

Derme çatma giyinme odamıza girdim. Bir tarafta Jason ileri geri volta atıyor, diğer tarafta Jameson içiyordu.

İnanılmaz! Adam sekiz yıl sonra bile sahne korkusu yaşıyordu. Sanırım bu yüzden davulların arkasında kalmayı tercih ediyordu.

"Dinleyin çocuklar. Jason, sakin ol. Seyirciler arasında şu kibirli sürtüklerden biri var. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz," dedim her birine bakarak.

Hepsi başlarını salladı, planımızın tam olarak ne olduğunu biliyorlardı.

"Ona gününü göstereceğiz, değil mi?"

"Kesinlikle evet!" diye bağırdılar. Buraya kadar geldik. Eğer lanet konserimize katılacaksan, tadını çıkarsan iyi edersin.

Jason bana bir kadeh uzattığında kadehi kafama diktim. Ateş doğrudan özüme giden yolu aydınlatıyordu. Birkaç shot’tan sonra hazırdık.

Sahneye doğru ilerliyorduk. Işıklar kısıktı. Daha sahneyi biz zar zor görebiliyorduk, seyircilerin de bir bok göremediğine emindim. Onlara bir adımdan daha yakın bir mesafede olduğumuzu bilmiyorlardı.

Gitarımı elime alırken sağıma baktım. Zepp ve Liam'ın hazır olduğundan emin olduktan sonra da omzumun üzerinden arkama baktım.

Jason başını salladıktan sonra solumdaki, bastaki Gage kışkırtıcı bir şekilde bana göz kırptı. Sapık herif.

İşte hazırız.

Tek bir ışık üzerimizde parlıyordu. Herkes kısa bir an için sessizleşti ve sonra... Çığlık atmaya başladılar.

Mikrofona doğru yürüyüp mikrofon direğini tuttum ve öpücüğümü almaya hazır bir kadının ince boynu gibi mikrofonu kendime çektim. Ardından dudaklarımı mikrofona iyice yaklaştırıp nefes verdim.

"Nasılsın BOSTON?" diye bağırdım.

Herkes rastgele bir şekilde bize doğru bağırıyordu.

"Bizimle coşmaya hazır mısınız?"

Seyircilerin hepsi en yüksek çığlıkla cevap verdi.

"İşte bu!" dedim ve sonra Zepp, Gage ve Liam senkronize bir şekilde ritim tutmaya başladılar. Jason davula bir tanrı gibi vururken şarkıya giriş yaptım.

"Burada ölürken, anıları düşünüyorum, dünün anılarını..."Gözlerimi kapatıp müziğin beni ele geçirmesine, damarlarımda dolaşmasına izin verdim.

Adamlarımın ortaya koyduğu müzikteki enerji ve duygu anlatılamazdı. Kalabalık bunu içiyor, sonra kusuyor ve bize geri atıyordu.

Hayranlar bu lanet yerde vücut sörfü yapıyor, bize daha da yaklaşmaya çalışıyorlardı. Sahnenin önüne stratejik olarak yerleştirilmiş güvenlik, insanları sürüler hâlinde geri itiyordu.

Bense sırıtıyordum. Buna bayılıyordum. Tüm salona hâkim olmaya çalışarak sahne boyunca ilerledim. Gözlerim orta sıralardan arka sıraya kadar zoom yapıyordu ve o kaltak tüm bu lanet salonda etkilenmeyen tek kişiydi.

Etkilendiğine dair en ufak bir belirti bile yoktu ve ilk şarkımız bitmek üzereydi. Başımı geriye doğru eğip çocuklara baktım. Zamanın geldiğini biliyorlardı.

Genelde konserin ortasına kadar beklemeyi tercih ederdim ama çocuklar bile bu kızın asla etkilenmediğini görebiliyorlardı.

Gage ve Zepp şarkıyı bitirirken öne doğru adım attım.

Sahnenin ortasına geri döndüm ve mikrofonu yerine yerleştirdikten sonra sağ parmağımı ona doğrultarak, "Tatlım?" dedim.

Başını bana çevirdi, gözlerini kocaman açmıştı. Etrafına bakınıyordu. Onunla konuştuğumdan emin değildi.

"Evet. Sen," dedim, kesin bir ifadeyle. "Neden kıçını kaldırıp sahneme gelmiyorsun?" diye bağırırken gözlerimi ona dikmiştim.

Şaka yapmadığımı anladığından emin olmalıydım. Sahnemize öyle herkesi davet etmezdim. Kalabalık çılgına dönmüştü, kimden bahsettiğimi görmek için kafalarını çeviriyorlardı.

Tepkilerine bakılırsa onu ibretlik hâle getirdiğimi görmek istiyorlardı. Buna açlardı.

Birkaç kişi ön taraftan ayrılarak salonun arka tarafına doğru yürümeye başladı. Onu bana getirmeyi planladıklarını söyleyebilirdim.

Kurbanlık bir koyunu kesime götüreceklerdi sanki. Onlar çiftlik sahipleriydi ve kızı son parçasına kadar yemek istiyorlardı.

Bazıları, "Kim be bu?" diye bağırıyordu.

Sanki bu kibirli kadını tanımam gerekiyormuş gibi konuşuyorlardı, sanki o kadın bu konserin bir parçasıymış gibi… Çok yakında. Aslında dakikalar sonra kesinlikle öyle olmadığını göreceklerdi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok