Dalila Rivera
Alfa Phoenix'in Mira'nın hayatını kurtarmasını kutlamak için düzenledikleri harika bir akşam yemeğinden sonra, birçok teşekkür, sarılma ve gözyaşının da ardından artık yatağa çekilme zamanı gelmişti.
Mira’nın gözleri kapanmaya başlamıştı, esniyordu. Başını Phoenix'in kocaman omzuna dayadığında Phoenix başını eğerek ona baktı.
Onu kucaklayarak odasına yöneldi.
Nazikçe yatağına yerleştirdikten sonra hızla yanına tırmandı. Arkasından ona sarılmak için vücuduna yaklaştırdı. Mira, sıcaklığından yararlanarak ona daha fazla sokuldu.
Kısa süre sonra, kollarında uyuyakalmıştı. Yaşıyordu, her geçen saatle güçleniyordu. Bunu hissedebiliyordu. Kalbinin heyecanla çırpınmasına neden oluyordu bu his.
Phoenix hevesli elleriyle eşinin vücudunu keşfetmekten kendini alıkoyamadı. Parmakları yavaşça kolundan, belinden aşağıya, kalçasının kıvrımlarına doğru kaydıktan sonra tekrar yukarı çıkıyordu.
Bu sefer eliyle göğsünü kaplayarak hafifçe sıktı.
Utanıyor muydu? Tabii ki hayır. Şimdi ve sonsuza dek ona aitti. Bu onun koşullarından biriydi. Bunu yerine getirmek için her şeyi göze alabilirdi.
Mira kucağında kıvrandıktan sonra dokunuşuyla inledi. “Oh!” Zevkin göğsünden gürlediğini hissediyordu.
“Bunun nasıl hissettirdiği hoşuna gidiyor mu ufaklık?” diye fısıldadı kulağını öperken.
Mira sorusuna sadece başka bir iniltiyle karşılık verebildi. Phoenix hayal kırıklığıyla nefes verirken gözlerini ovuşturdu.
O da kurdu da huzursuzdu çünkü Mira ile çiftleşmek istiyorlardı ama bunu ebeveynlerinin evinde yapmak istemediğini biliyordu.
Sabırlı olmalı, dürtülerini kontrol etmeliydi. Aksi halde onu tam burada, şu anda hamile bırakabilirdi.
Mira derin uykusunda dönerek, ona yaklaşırken kolunu belinin üzerine koydu. Phoenix, penisi pantolonunda seğirirken dişlerini sıkarak, pantolonunu çıkarmadığı için mutluydu.
“Benim ölümüm olacaksın, ufaklık,” diye fısıldadı, uyku sonunda onu ele geçirirken.
***
Ertesi sabah Mira uyandığında derin uykuda olan Phoenix onu sahiplenici bir şekilde tutuyordu. Gülümseyerek uyurken ne kadar güzel göründüğünü düşündü.
Parmağıyla kaşlarını, burnunun köprüsünü ve nihayet dudaklarının ana hatlarını okşamaya başladı. Mira, dudaklarının parmağını öptüğünü hissettiğinde kıkırdadı.
Phoenix'in mavi gözleri açıldığında lavanta gözlerinin ona baktığını gördü. Gülümseyerek nazikçe alnından öptü.
“Günaydın güzelim,” dedi kulağının arkasına bir bukleyi yerleştirirken.
“Günaydın yakışıklı,” dedi küçük eliyle sakalını yanağını nazikçe okşayarak. “Sakalını seviyorum. Ona dokunmayı seviyorum.”
Kaşları baştan çıkarıcı bir şekilde yükseldi. “Öyle mi?” diyerek dirseklerinin üzerinde yükselerek onun üzerine uzandıktan sonra onu kollarında hapsetti.
Mira şu anki durumdan dolayı biraz kızarmıştı ama korkmuş ya da gergin değildi. Phoenix onu canlı hissettiriyordu. İtiraf etmeye cüret ederse... Onu heyecanlandırıyordu.
Onu eşi olarak kabul etmişti. Bu yüzden onu kendi eşi yapmaya hazırdı.
Mira ellerini boynuna dolayarak parmaklarını kalın saçlarına geçirdi. “Evet, öyle.”
Phoenix hırladı. Yoksa kurdu muydu hırlayan? Her iki durumda da, hazırdı.
Phoenix uzanarak sıcak dudaklarına kendi dudaklarıyla dokundu. Dudaklarının saf mutlulukla inlemesine neden olan tutkulu bir öpücükle onu kavradı.
Vücutları eş bağına sıcak tepki gösteriyordu. Görmezden gelmek artık imkânsız hale geliyordu. Mira, Phoenix'in sert penisini uyluğuna sıkıca bastırdığını hissedebiliyordu.
Aralarında kaymaya başlayan elini kontrol edemiyordu, sertliğini ovmaya başlamıştı. Phoenix inleyerek kalçalarını zaten nemlenmiş girişine doğru itti.
“Ah, Phoenix... Burada olamaz,” dediğinde Phoenix terli alınları birbirine yaslanırken nefes nefese iç çekti.
“Biliyorum,” dedikten sonra derin bir nefes verdi. “En kısa sürede seni evimize götürmeliyim Mira. İki gün bekleyebileceğimi sanmıyorum.”
Mira da Phoenix gibi kıkırdadı. “Peki, o zaman. Yarın ayrılalım.”
Phoenix cevabına şaşırmıştı. Kalbinin onu memnun etmeye istekli oluşuna mutlu olmuştu. “Sen gerçekten başka bir şeysin. Bunu biliyor musun?”
Burnunu buruşturarak yana doğru yuvarlanmadan önce onu hızlıca öperek yataktan çıkmasına izin verdi.
“Yıkandıktan sonra aşağı ineceğim. Kahvaltıyı hazırlamaya yardım edeceğim, tamam mı?” Dolabına giderek uzun bir kazakla bir tayt giymiş halde geri döndü.
Phoenix onu izlerken başını salladığında Mira kızardı. Ardından banyoya girerek kapıyı kilitledi.
“O benim ölümüm olacak,” diye fısıldadı Phoenix kendi kendine.
Annesine mesaj atmak için telefonunu çıkardı.
Telefonunu kapattı. Mira'nın elinde bir fırçayla giyinmiş bir şekilde banyodan çıktığını görünce döndü. Phoenix ona hayranlık içinde bakmayı bırakamıyordu.
Mira saçlarını fırçaladıktan sonra kalın bir yan örgü yaptı. Phoenix'in ona bakarak başını eğdiğini fark etti.
“Sorun nedir?”
Phoenix ona doğru yürürken gülümseyerek belinden çekti. “Hiçbir sorun yok, ufaklık. Her şey mükemmel. Sen mükemmelsin.”
Mira ayak parmaklarının ucunda yükselerek çenesini öptü. “Duş aldıktan sonra kahvaltı için alt katta benimle buluş,” dedikten sonra Mira odadan çıktı.
***
Alfa James, komodinin üzerinde çalan telefonuna uzanırken Jenna, saatin henüz altı olduğunu görünce inledi.
“Merhaba?” dedi James sersemlemiş bir sesle.
“Alfa James, ben konsey üyesi Gregory.
“Sizi bu kadar erken aradığım için çok üzgünüm ama konsey üyesi Fredrickson'dan kızınız Mira'nın vefat ettiği haberini aldım. Başsağlığı dileklerimi iletmek istedim.”
“Evladını kaybetmenin ne kadar zor olduğunu hayal bile edemiyorum.”
Alfa James çenesini sıktı. “Konsey üyesi Gregory,” diye konuşmaya başladı güçlü, şiddetli bir ses tonuyla. Diğer hattaki adam sessizleşmişti.
“Başsağlığı dileklerinizi takdir ediyormuşum gibi davranmayacağım çünkü etmiyorum. Sıçan yüzlü serseriler gibi uyguladığınız bu aptalca yasalar sadece aileleri parçalara ayırır.”
“Dolayısıyla, sahte başsağlığı dilekleriyle Luna’mla ve benimle iletişime geçmezseniz sevinirim.”
Konsey üyesi Gregory yutkunduktan sonra boğazını temizledi. “Gerçekten üzgünüm, James,” diye fısıldadı. “Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı.”
James, Jenna'ya bakarken ayağa kalkmıştı. “Bir şeyler yapabilirsiniz aslında. Başka kimsenin acı çekmemesi için bu yasaya bir son verebilirsiniz.”
Konsey üyesi Gregory iç çekti. Büyüklerini dinlemesi gerektiğini düşünüyordu. “Alfa James, büyüklerin sadece beni dinlemeyeceğini biliyorsun. Ben sadece huysuz bir ihtiyarım.”
James gözlerini kıstı. “Evet, öylesin,” diyerek telefonu kapattı. Jenna ile tekrar yatağa girdi. Onu yakalayarak kendine doğru çekti. Kendini sakinleştirmek için saçlarını solumaya başladı.
“James, aşkım.”
Cevap olarak sadece homurdandı.
“Mira'mız hayatta. O iyi,” dedi yüzünü elleriyle kavrayarak.
“Biliyorum aşkım ama bu pisliklerin kasıtlı olarak neden oldukları zararlar için arayarak başsağlığı dileme cesaretine sahip olmaları beni çok kızdırıyor.”
“Tanrıça, bu aptalca yasa yüzünden kaç tane daha ailenin sevdiği birini kaybedeceğini biliyor. Mira'yı neredeyse kaybediyorduk. Eğer Alfa Black olmasaydı, bugün onu gömüyor olacaktık.”
Jenna bu düşünce karşısında ürperdi. “Tanrıça Alfa Black’i kutsasın,” diye fısıldadı.
“Mira'nın Alfa Phoenix'in eşi olarak duyulmasından endişe ediyorum. Bir savaşa neden olabilir,” dedi James çenesini düşünceyle sıkarken. “Böyle bir şey olursa, Alfa Black'in yanında savaşmak için haklı sebeplerimiz var.”
Jenna başını sallayarak James'in dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu. “Duş aldıktan sonra kahvaltı hazırlıkları için alt kata ineceğim.”
Jenna yataktan kalktığında, James kıçına bir şaplak atarak eşinin kahkahalarla bağırmasına neden oldu.
“Sadece benimle duş alabilirsin,” diye hırladı. Ayağa kalkarken nefesini kesti. Birlikte duş almak için onu omzunun üzerine attı.
***
Herkes masaya oturmuş, Jenna’yla kızlarının hazırladığı devasa kahvaltıyı yiyordu. Kreple gözleme yığınları, sosisler, pastırma ve patates kızartması vardı.
Çırpılmış yumurtaların yanı sıra büyük bir meyve kabı da vardı. Kahveyle taze sıkılmış portakal suyu, uzun servis masasının başka bir bölümünü kaplıyordu.
Jenna, misafirleri olduğunda her zaman ziyafet masalarını kullanırdı. Böylece herkes istediğini rahatça alarak oturacak alana sahip olurdu.
Ayrıca simitle krem peynir de vardı. Bunlar herkes tarafından hızla yutulmuştu.
Phoenix’le Mira yan yana, Misty ise onların yanında oturuyordu.
Destan, Phoenix'in karşısında oturan Dalton'ın yanına oturdu. Misty ile sürekli flört ederek göz teması kuruyordu. Misty ona gözlerini devirerek baktığında Dalton istemsizce kıkırdadı.
Phoenix, ellerinden biriyle Mira'nın uyluğunu sahiplenici bir şekilde tutarken pastırmasını yedi.
“Leydi Misty,” diye fısıldadı Dalton, dikkatini çekmek için. “Kahvaltıdan sonra dışarı çıkıp ormana gitmek ister misin?” diye sorduğunda, Destan başını sallayarak kaşlarını kaldırdı.
Misty gözlerini kısarak ona baktı. Pastırma dilimini alarak baştan çıkarıcı bir şekilde yukarı aşağı yalamaya başladı. Dalton onu izlerken yutkunarak dudaklarını yalamaktan kendini alamadı.
Daha sonra Misty pastırmayı ısırarak lezzetinin tadını çıkarıp memnuniyet içinde inledi.
“Gördüğün gibi, kibirli bir kurda nazaran ölü bir domuzdan daha fazla memnuniyet duyuyorum.”
“Olmamı istediğin herhangi bir ölü hayvan olabilirim,” dedi Dalton çatalını ona doğrultarak. “Beni böyle yediğin sürece sorun yok.”
Destan iç çekerek Dalton'un omzunu sıvazladı. “Hayal kurmaya devam et, sevgili çocuk.”
Dalton kahvesini yudumlarken Misty'ye baktı. “Hayaller gerçek oluyor,” dedi ona göz kırparak.
Misty tekrar gözlerini devirerek iç çekerken başını salladı.
Phoenix Mira'nın kulağına eğilerek fısıltıyla, “Seni eve götürerek tohumumla doldurmak için sabırsızlanıyorum,” dedi.
Mira utangaç bir şekilde Phoenix'e gülümsedi. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Phoenix onu nazikçe öptü. Kimin izlediğini umursamadı. Mira sonsuza dek ona aitti.
“Kahvaltını bitirdin mi?”
Mira, Phoenix'e başını sallamadan önce simidinin son parçasını da yedi.
“İyi,” diyerek başını salladı. “Ailenle mümkün olduğunca çok zaman geçirmeni istiyorum,” diyerek ayağa kalktı ama Mira elini tuttu.
“Nereye gidiyorsun?”
Eğilerek ona gülümsedi. “Dalton’la ormanda dönüşüp koşacağız. Kurdumun temiz havaya ve egzersize ihtiyacı var,” dedi ona göz kırparak.
“Tamam. Koşunuzun tadını çıkarın.”
Ayağa kalkmadan önce onu alnından öptü. Ardından Dalton'la birlikte ayrıldılar.
***
Mira, kız kardeşleri ve annesi, birlikte temizlik yapıyor, zamanlarının tadını çıkarıyor, bol bol muhabbet ediyorlardı.
“Bu arada size haber vermek istiyorum, Phoenix'le yarın ayrılıyoruz.”
Misty’yle Aqua kaşlarını kaldırdı.
“Görünüşe göre Alfa Phoenix pantolonunda tutamıyor,” diye alay etti Aqua. Mira kızarırken diğer kadınlar gülmeye devam ettiler.
“Mira, yarın eşinle birlikte ayrılman bizim için sorun değil. Sen artık bir Luna'sın. Onun sürüsüyle tanışman gerekiyor,” dedi Jenna, Mira'nın yüzünü okşayarak.
“Ayrıca, torunlar istiyorum. Kız kardeşlerine bakarsak, bu yakın zamanda gerçekleşmeyecek.”
Mira’yla Jenna güldüler.
“Hey!” dedi Aqua kollarını göğsünün üzerine katlayarak. “Roman’la birlikte olmak istiyoruz ama o önce seninle babamın rızasını almak istiyor. Bu olursa, o zaman sana bir torun verebiliriz.”
Jenna ellerini kalçalarına koyarak, “Peki, neden daha önce hiçbir şey söylemedin? Roman'ın babanın ofisinde bizimle buluşmasını sağla.”
Daha sonra Misty'ye döndü. “Babanla ben, sana ve Dalton'a da rızamızı vermeli miyiz?” diye sordu kaşlarını kaldırarak.
Misty'nin yüzü düştü. “İğrenç! Hayır, anne. O çakalla hiçbir şey yapmak istemiyorum,” dedi sinirlenerek.
“Tabii,” diye alay etti Aqua. “O adam senin eşin olacak. Bunu şimdiden görebiliyorum. Etrafta koşuşturan küçük Daltonlar...” diyerek güldü Aqua.
“Sen öyle bir pisliksin ki, Aqua,” dedi Misty gözlerini devirerek. “Ben bir savaşçıyım, bebek makinesi ya da aşk hastası bir kız değilim.”
Mira, Misty'nin elini tutarak onu sakinleştirdi. “Aqua sadece şaka yapıyor.”
Misty iç çekti. “Mira, anne... Yarın Mira ve Alfa Black ile gitsem olur mu? Daha iyi, daha güçlü bir savaşçı olmak için adamlarıyla birlikte eğitime katılmak istiyorum,” diye sordu Misty onlara umutlu gözlerle bakarak.
“Phoenix ile konuşmama izin ver. Babamla da konuşman gerekecek,” dedi Mira.
Jenna aynı fikirde olduğunu belirtmek için başını salladı. “Benim için sorun değil ama bu konuyu gerçekten babanla konuşmalısın.”
Misty gülümseyerek annesiyle Mira'ya sarıldı. “Bunu hemen şimdi yapacağım,” der demez babasının ofisine koştu.
“Anne,” diyen Aqua annesine yaklaştı. “Neden kabul ettin? Demek istediğim, burada evde mükemmel savaşçılarımız var.”
Jenna başını Aqua'ya doğru salladı. “Biliyorum, tatlım. Ama Beta Dalton, Alfa Phoenix'in sürüsündeyken burada bizimle olduğundan daha iyi bir şansa sahip olacak.”
Aqua sırıttı. “Nasıl sinsi, şeytani bir deha!”
Mira annesinin çöpçatanlık taktiklerine başını sallarken ikisi de güldü.
***
“Roman? Roman!” Aqua, çalışmakta olan savaşçıların yanından geçerken seslendi. Sürü spor salonundaki koku, çok çalışmalarının kanıtıydı.
Erkeklerin hepsi, iyi gelişmiş kaslı vücutlarından damlayan terle parlıyordu.
Roman'ı beş yüz sayımla barfiks çekerken buldu. Phoenix ile Dalton da, aynı hızda ve miktarda ilerleyerek barfiks çubuklarında onunla birlikteydi.
Aqua, seçtiği eşinin her zamanki gibi seksi, çok terli görünmesini izlemek için durdu. Gömlek giymiyordu, bu yüzden sırt kaslarının dalgalandığını görebiliyordu. Bu da onun şehvetle iç çamaşırının nemlenmesine yol açıyordu.
Aqua uyarıldığını hissettiğinde kızardı. Uyarılmışlığının kokusu Roman'ın yedi yüzde durup şehvetle dolu kendi gözleriyle ona dönmesine neden oldu. Etrafındaki havayı koklarken hırladı.
“Eee… Roman. Babam gönderdi... Ben, almak için buradayım… Sen… Konuşmak istiyor bizimle,” diyen Aqua sertçe yutkunduktan sonra Phoenix’le Dalton'a döndü.
“İkinizle de konuşmak istiyor.”
Roman, Aqua'yı takip ederken uzun buklelerini eline alarak burnuna götürüp kokladı. “Babanın önce Alfa Phoenix ve Beta Dalton ile konuşması daha iyi olacak.”
Her iki adama da baktığında sadece başını salladı. Ne yaptığını biliyordu.
“Şu anda benimle geliyorsun,” diye hırladı neredeyse onu spor salonunun arka kapısından dışarı sürüklerken.
Phoenix ile Dalton, azgın çiftin ortamı terk etmelerini izlerken kıkırdadılar.
“Leydi Aqua uzun süre yürüyemeyecek,” diye güldü Dalton duşa giderken.
***
Alfa James, Phoenix ile Dalton içeri girdiğinde Misty’yle kanepeye oturuyordu. Birbirlerini saygıyla selamladıktan sonra, Alfa James işe koyuldu.
“Alfa Phoenix, Beta Dalton, bildiğiniz gibi kızım Misty eğitimli bir savaşçı,” dedikten sonra Misty'ye sanki fikrini değiştirmesini bekliyormuş gibi baktı. Hiçbir şey söylemeyince devam etti.
“Yarın sizinle ayrılmak istiyor, böylece askerlerinizle antrenman yapabilecek. Bu mümkün olur mu?”
Phoenix, Dalton'ın sırıtışını yanından hissedebiliyordu. Bu sayede Misty'nin onu kabul etmesini sağlamaya bir adım daha yaklaşacağını biliyordu.
“Adamlarımla antrenman yapmak istediğinden emin misin, Leydi Misty? Acımasız olduğumuzu belirtmeliyim. Antrenman programımız son derece sıkıdır.”
Misty, sanki kadın olduğu için yeteneklerine meydan okunuyormuş gibi hissederek kollarını göğsünün üzerinde birleştirdikten sonra, “Meydan okumaya hazırım, Alfa Phoenix,” dedi.
Sonra Dalton'a bakarak, “Darbelerle başa çıkabilirim.”
Dalton boğazını temizledi. “Bence bu iyi bir fikir. Bir düşünün, Alfa Phoenix. Sizin olmadığınız zamanlarda sevgili Luna Mira'nızı koruyabilir. Luna Mira'nın tanıdığı ve güvendiği biri.”
“Kendi kız kardeşinden daha iyi kim olabilir?”
Phoenix, bunun daha çok Leydi Misty'nin onlarla birlikte gelmesini istemesiyle ilgili olduğunu biliyordu. Phoenix boğazını temizledi.
“Bu mükemmel bir nokta. Evet, yarın sabah bizimle ayrılabilirsin.”
Misty gülümseyerek Alfa Phoenix'e teşekkür etti. Roman ile Aqua içeri girerken Alfa James’in ofisinden ayrıldılar. Phoenix, Mira'yı bulmak için ayrılmadan önce ikisine sırıttı. Biraz dağılmış görünüyorlardı.
Dalton hızla Misty'yi kolundan tutarak onu kendisine doğru çekti. Mücadele etmeden önce, eğilerek kulağına nazikçe konuştu.
“Bildiğin gibi, sürümüzdeki savaşçıları eğiten benim. İşin kolay olmayacak. Senden en iyisini bekliyorum. Anlaşıldı mı?”
Misty sol kaşını ona doğru kaldırırken sırıttı. “Ne? Özel ders yok mu, Beta Dalton?” Onu duvara doğru iterken şehvetle hırıldadığını duydu.
“Niyetim bunlar, Leydi Misty. Seni eğitmemin tek yolu bu.”
Öfkeyle göğsüne doğru iterek ondan uzaklaşırken kıkırdamasına neden oldu.
“Ya benimle özel olarak antrenman yaparsın ya da bizimle hiç gelmezsin. Bu senin kararın.”
Misty gözlerini kısarak ona baktı. Ama söyledikleriyle neyi kastettiğini biliyordu. “İyi!” diyerek onu itti.
“Sadece iç çamaşırlarını hazırladığından emin ol. Yatağa geldiğinde seni seksi görmeyi tercih ederim,” diye bağırdı merdivenlerden çıkarken. Ona bakarken orta parmağını kaldırdığını gördü.
Dalton kıkırdadı. Eve dönmek için sabırsızlanıyordu. Onun olacaktı. Bunu garanti edebilirdi.
***
Phoenix, Jenna’yla Mira bavulları toplarken yanlarına geldi. “Merhaba, güzel bayanlar.”
İkisi de güzel yüzlerinde güzel gülümsemelerle ona döndüler.
“İkinizi de rahatça hazırlanmanız için yalnız bırakacağım,” diyen Jenna, Phoenix'e göz kırptı. Phoenix seksi bir sırıtışla arkasından kapıyı kapattı.
Mira mor gömleğini katlayarak düzgünce bavuluna yerleştirdi.
Phoenix kollarını omuzlarına sararak onu kendisine doğru çekti. İç çekerken alnını öptü. Mira başını ona yasladı.
“Koşu nasıldı?” diye sorduğunda Phoenix onun uyarılmasını geçiştirmek için havadan sudan bir konuşma yapmaya çalıştığını fark ederek gülümsedi. Onunla konuşmak için Alfa James'in ofisine girdiği andan itibaren şehvetinin kokusunu alabiliyordu.
Yüzünü ona çevirmek için onu çevirdi. Yumuşak yatağa sırt üstü yatırdığında mavi gözleri lavanta gözlerinin güzelliğiyle büyülendi.
Phoenix eğilerek önce dudaklarını, sonra çenesiyle boynunu nazikçe öptü.
Onu ezmemek için ağırlığını ona vermeden küçük bedeninin üzerinde durdu. Daha sonra ağzını açana kadar dudaklarını kendi dudaklarıyla yakaladı.
Mira'nın elleri, geniş, kaslı sırtından, gür ve yumuşak saçlarına kadar süzüldü. Phoenix'in öpücüğü daha talepkâr hale geldiğinde kurdu da beklentiyle hırlamaya başladı.
Birçok soru aklını dolduruyordu. Onunla çiftleşmekten kaçınabilir miydi? Deneseydi üzülür müydü? Duvarlar ses geçirmez miydi? Onunla başa çıkabilir miydi?
Dilini örttüğünde meyve sularının tadı nasıl olurdu? Onun içinde olması ne kadar iyi hissettirirdi? Kahretsin, onun altında kendini çok iyi hissediyordu.
Kahretsin, elinde olmadan kıyafet giyerken bile itişini hissedebiliyordu.
Mira onun hareketleriyle nefes nefese kalarak istemsizce sırıttı. “Bunun nasıl hissettirdiğini beğendin mi? Bunu tekrar yapmamı ister misin?” diye sordu. Konuşurken dudakları hâlâ onun dudaklarına dokunuyordu. Tüm bu hisler, tüylerini diken diken ediyordu.
Mira yavaşça başını sallarken kızardı.
“Bunu söylediğini duymak istiyorum, Mira,” diyerek boynunu öptü. İşaretine doğru ilerleyerek onu emdi. Mira inleyerek sırtını sıvazladı.
“Evet, Phoenix, evet,” derken nefesi kesilmişti. Vücudu Phoenix'in şehvetinden dolayı yanıyordu.
Tekrar itti, keşke ona nüfuz etmesini engelleyecek hiçbir şey giymiyor olsalardı. Phoenix, pantolonunu açarak elini külotunun altına kaydırdı.
Parmağını zaten kaygan olan kıvrımlarından yukarı aşağı kaydırdı. Phoenix onun için ne kadar ıslak olduğuna inledi. Başparmağı klitorisini ovuştururken parmağını içine soktu.
Mira, Phoenix kalın parmağını onun içine itip çekerken bir inilti çıkardı. Parmağının etrafında ne kadar sıkılaştığını hissettiğinde, bu hisse bayıldı. İçine sertliğini gömdüğünde nasıl hissedeceğini hayal edebiliyordu.
Başka bir parmağını da içine kaydırdığında duvarlarının gerildiğini, orgazma yakın olduğunu hissetti. Keşfettiklerinden memnun bir halde vakit kaybetmeden ağzını kendi ağzıyla kapattı.
“Benim için gel, bebeğim,” dedi dudaklarına karşı, onu daha hızlı parmaklarken.
Elinin her yerine gelmesini izlemek, şimdiye kadarki en güzel manzaralardan biriydi. Phoenix elini kaldırarak ağzına getirdikten sonra sularını parmaklarından emdi.
Mira'nın gözleri kocaman açıldı. Kızarmaya başladı ama aynı zamanda kendini azgın hissediyordu.
Kapının çalınmasıyla eğlenceleri bölündü.
“Toparlan, bebeğim,” dedi Phoenix yataktan kalkarken. Kapıyı açmadan önce Mira'nın özel banyosuna girmesini bekledi.
“Destan? Ne oldu?” diye sordu Phoenix, Destan'i odaya almak için yana doğru hareket ederken.
“Alfa Phoenix. Kız kardeşim Misty'nin seninle, Mira'yla ve adamlarınla birlikte sürü topraklarına geri döneceğini duydum. Ben de sizinle gelip gelemeyeceğimi merak ediyordum.”
Phoenix duvara yaslanırken kaşını çattı. “Mira'yı takip etmenin yanı sıra neden gelmek istiyorsun?”
Destan iç çekti. “Üzgünüm, Alfa Phoenix. Ben... Mira'sız olamam. Sen onu uzaktaki evine götürüyorsun.”
Phoenix Destan'in omuzlarını tuttu. “Dinle, gelmene aldırış etmem. İyi eğitimli bir savaşçı olduğundan emin olmak için de gerekeni yaparım ama ailenin gelmene izin vereceğinden şüpheliyim.
“Sadece on dört yaşındasın. Hâlâ okula gitmen gerekiyor. Ayrıca, kendi süründen öğrenmen gereken görevlerin var.”
Destan ona mağlup olmuş bir bakış attı. Mira banyo kapısında göründüğünde başını çevirdi.
“Destan? Bebeğim, sorun ne?” Küçük elini büyük koluna koyarak yanına geldi.
“Ben... Seni özleyeceğim, Mira,” diyerek gözyaşlarını tutmaya çalıştı. Özellikle de güçlü Alfa Phoenix’le Luna Mira'nın huzurunda olduğu için.
“Ah, Destan,” dedi elini tutarak. Yanına oturmak için yatağına yürüdü. “Beni dinle,” derken ona bakması için yüzünü kavradı. “Beni istediğin zaman ziyarete gelebilirsin.”
“Okul bittiğinde Phoenix ve benimle kalabilirsin, değil mi Phoenix?” Hemfikir olarak başını sallayan eşine baktı.
“Gerçekten mi?” diye sordu Destan güvence isteyerek.
“Tabii ki, Destan,” dedi Mira ona gülümseyerek. “İki hafta içinde ziyaret etmeye ne dersin? Kurtları Anma Günü’nde okuldan bir hafta izin alabilirsin.”
Destan gülümsedi. “Evet, kulağa harika geliyor.”
Kollarını açarak ona sarıldı.
“Yeni evine vardığında beni ara. Beni her gün ara. Lütfen.”
Mira gülümseyerek kardeşinin güzel gözlerine bakarak, “Tabii ki arayacağım,” diye fısıldadı.
Destan ayağa kalkarak Phoenix'in elini sıktıktan sonra odadan çıktı.
“O çocuk seni çok seviyor.”
Mira gülümseyerek başını salladı.
“İkiniz birbirinize sarıldığınızda kurdumu sakin tutmak zorunda kaldım. Onun senin kardeşin olduğunu biliyorum ama o bir erkek. Kıskançlık eğilimindeyim.”
Mira gözlerini devirirken güldü.
“Az önce bana gözlerini mi devirdin?” diye sorduktan sonra şakacı bir şekilde onun üzerine atladığında Mira'nın gülerek yatağa geri düşmesine neden oldu. Boynunu, çenesini, sonra da güzel dudaklarını öptü.
“Seni eve götürmek için sabırsızlanıyorum,” diye hırladı, eli onun yanından yukarı doğru kayarken. Ardından göğsünü tuttuğunda Mira’nın şuh bir ses çıkarmasına neden oldu.
“Ah evet, çok daha fazlasına hazırlıklı olmalısın,” dedikten sonra ağzı bir kez daha onun ağzını talep etti.