KAI
Kai morga geri döndüğünde, “Epey empati kurabilen biri, değil mi?” dedi Doris.
Haydut kızın cesedi çoktan gitmişti ve Doris ortalığı temizliyordu.
“Onun sorunları var. Hep vardı. Annesinin kaybolmasından bizim sürümüzü sorumlu tutuyor.”
“Şimdiye kadar annesinin öldüğünü bilmiyor muydu?”
“Şüphelendiğinden eminim ama ortada kanıt olmadığı için, ölümünün sorumlusunun babası olduğunu kabul etmektense annesinin onları terk ettiğine inanmayı tercih ediyor.”
“Teyzem o gece çıkageldiğinde annem yanındaydı. Alice’in Draiden’ı ve sürüsünü reddedip o durumda buraya gelmeyi nasıl başardığı tam bir muamma.” Başını üzüntüyle salladı.
“O zaman daha çocuktum ama ben bile o gece sağ çıkmayacağını biliyordum.”
“Alice Teyze, Draiden’ın reddedilmekten duyduğu acıyla ölümünü hissedemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden aileme, burada öldüğünü ona asla söylememeleri için yalvardı.”
“Cole için üzülüyordu ama Draiden’ın çocuğu kendisine karşı kışkırtacağını biliyordu.” Kai burnundan soludu. “Daha önce de yapmıştı.”
“Doktor Lewis’in onunla ilgili dosyasını okudum,” dedi Doris. “Feci şekilde dövülmüş, kanına kurtboğan ve ardından sıvı gümüş enjekte edilmiş. Bundan kimse kurtulamazdı Kai. Ölmek için son derece korkunç bir yol.”
Kai başını salladı, sonra iç çekti. “Draiden’ın bir şeyler bildiğimizden şüphelendiğinden eminim ama bunu asla kanıtlayamadı ya da bu konuda bizimle yüzleşmedi. Cole da öyle. Ama artık yeter.”
Doris’in çalışma masasına yaslanıp gülümsedi. “Kasabaya gidip Meadow’a giyecek bir şeyler almanı istiyorum. Benim tişörtlerimi giymesinden rahatsız olduğumdan değil ama eminim giyecek başka şeyler de ister.”
“Ayrıca onu öldürdüğümüzü de açıklayabilir misin?” diye ekledi kıkırdayarak. “Ne demek istediğimi anladın.”
“Elbette Alfa. Buzdolabını ve diğer dolaplarını da doldururum. Bir süre daha içeride kalacağını varsayıyorum?”
“Evet,” dedi Kai ona kredi kartını uzatarak. “En azından Cole’un hikâyemizi yediğinden ve Kızıl Şafak kurtlarının dışarıda gezmediğinden emin olana dek.”
Doris kredi kartını cebine attı.
Kapıya doğru yürürken, “Haydut kızın cenazesini sen mi kaldırdın?” diye sordu Kai.
“Elbette. Kız bize çok değerli bir hizmet sundu, cenazesine iyi bakılması gerekiyordu. Şu anda biz konuşurken haydut mezarlığına defnediliyor.” Doris laboratuvar önlüğünü çıkardıktan sonra Kai’nin peşinden dışarı çıktı.
Kai onun omzunu okşadı. “Teşekkür ederim Doris. Yaptığın her şey için.”
“Aileler bugünler için var Kai.”
DARREL
Darrel arabayı Kızıl Şafak sürü evinin önüne çektiğinde, Cole tepinerek odasına gitti. Ancak Darrel bir süre daha arabanın içinde oturdu. Aklı o geceye gitti.
Küçük sürtük Cole’la kavga etmişti, Cole da onu “yumuşatması” için ona göndermişti. Her zaman olduğu gibi.
Kırbaçlanması için onu çarmıha bağlamak standarttı. Kızın güç patlaması yaşayıp taşaklarını tekmeleyeceğini nereden bilebilirdi? Bıçakla da yalnızca hafif bir sıyrık atmak istemişti, onu bıçaklamak değil.
Eh, her neyse, zaten hak etmişti. Tek yapması gereken cezasını çekip Alfa’nın onu sahiplenmesine izin vermekti. Kaltağa luna ~ya da başka bir isim verecek değillerdi. Cole’un tek istediği bir oğuldu.
Dışarı çıkıp üç vahşi kurdu yanına çağırdı. Birlikte o akşam Gümüş Geceler Sürüsü’nü keşfe çıkıp para getirebilecek bir kız bulup bulamayacaklarını görmek için plan yaptılar.
Ne çok genç ne çok yaşlı ne de başkasına bağlı olmalıydı.
MEADOW
Meadow dinlendiği sırada, ön taraftaki odadan gelen sesleri duyunca ne olup bittiğine bakmak için dışarı çıktı.
Doris ve Jason market poşetleri taşıyordu; diğer alışveriş poşetleri de evin her tarafına dağılmıştı.
İkisi de ona bakıp gülümsedi.
“Merhaba! Nasıl hissediyorsun?” diye sordu Doris.
“Genel olarak yorgunum. Bütün bunlar da ne?”
“Senin için alışverişe çıktım. Yiyecek bir şeyler ve kadın ürünleri aldım. Ah, bir de sana çok daha iyi olacağından emin olduğum bazı kıyafetler.”
Meadow paniklemeye başladı. “Ben... Ben... Ben bunların parasını ödeyemem!”
“Ah, tatlım!” Doris poşetlerini yere bırakıp Meadow’un ellerini tuttu. “Alfa Kai bununla ve ihtiyacın olan diğer her şeyle ilgileniyor. Tek istediğimiz senin daha da güçlenmen. Bu sürü kendi başının çaresine bakar.”
“Ama ben sürüden değilim,” diye fısıldadı Meadow.
“Önemli değil. Şimdilik Alfa Kai’nin koruması altındasın.” Doris kanepeden birkaç poşet alıp Jason yiyecekleri boşaltmaya başlarken yatak odasına doğru yola koyuldu.
“Şimdi beni takip et. Senin için güzel şeylerim var, sonra yaranı kontrol etme ve hatta belki bir duş alma vakti.”
Meadow içeri girdiğinde Doris dolaba kıyafet asmaya başlamıştı bile: üstler, kotlar ve birkaç elbise. Yatağın üzerinde yumuşak, sarı bir tişört ile kahverengi, kadifemsi bir eşofman altı duruyordu.
Doris yatağı okşadı. “Hadi bakalım, şuraya otur da dikişlerini kontrol edeyim.”
Meadow giydiği uzun tişörtü kaldırdı ve Doris bandajı çıkarıp büzülmüş yarayı nazikçe kontrol etti. “Çok iyi görünüyor. Bir yara izi kalacak ama çok az.”
“Vücudum zaten Cole’un tuvali olmuşken bir yara izinin daha ne önemi var?” dedi Meadow acı bir şekilde. “Yıllardır bedenimi süslüyor. Her tarafım acı ve reddedilme izleriyle kaplı.”
Doris onun gözlerinin içine baktı. “Neler yaşadığını anlamam mümkün değil ama burada seninle ilgileneceğimizi biliyorum. Kai iyi bir alfadır.”
Bunun üzerine Doris ona duş alması ve kıyafetlerini değiştirmesi için izin verdi. Meadow yatak odasına geri döndüğünde küçük masanın üzerinde onu bekleyen bir sandviç ve bir kap tavuk çorbası vardı.
Kendi sandviçini çoktan yemiş olan Doris’in karşısına geçip oturdu.
“Tamam... şimdi sıra zor kısımda.” Doris boğazını temizledi. “Cole ve betası bu sabah buradalardı.”
Meadow kaşığı ağzına götürürken donup kaldı, sonra kaşığı indirdi ve ellerini kucağında kavuşturdu.
“Cesedini teşhis etmek için geldiler.”